Sadece akıl değil aynı zamanda vicdan sahibi de olan herkesin mutlaka zihnini ve/ya gönlünü meşgul eden bir derdi vardır. Bu sebeple şair;
Cihanda adem olan bî-gam olmaz
Anınçün bî-gam olan adem olmaz'
Demiş. Yani 'Dünyada insan olan, dertsiz olamaz; bu sebeple dertsiz olan, insan olamaz.' Çünkü akıl, sorgulamayı; vicdan ise merhamet etmeyi gerektirir. Akılsız vicdan, hayatın gerçekleri karşısında başarısızlık; buna karşın vicdansız akıl ise başkalarının dertlerine karşı umursamazlık anlamına gelecektir. İnsan, ancak akıl ve vicdan ile ikmal olduğuna göre birinin eksikliği ciddî bir sorun demektir.
Batı medeniyetleri ile Doğu medeniyetleri arasındaki temel fark da burada ortaya çıkmaktadır. Batı, alabildiğine akılcı; Doğu ise tersine duygusal. Bu sebeple Batı'da nesir, Doğu'da şiir önde. Çünkü nesrin hammaddesi akıl, şiirinki duygu. Batı aklıyla, Doğu duygularıyla hareket ediyor. Bu sebeple de aklını kullanan Batı, aklını sıklıkla duygularına kaptıran Doğu'ya üstünlük sağlıyor.
Dünya siyasetini bir de akıl-duygu penceresinden değerlendirmekte yarar var. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Batı dünyası, her zaman akıl yolunu tutup kendi çıkarlarına en uygun stratejiyi uygulamaktadır. Söz konusu uygulamalar; tarih boyunca hep derin analizlere, planlamalara ve kar-zarar hesaplamalarına dayanmıştır. Bu sebeple sıklıkla tutmayacakları sözler vermişler, uygulamayacakları anlaşmalar imzalamışlar veya mevcut anlaşmaları kendi çıkarları doğrultusunda yorumlamışlardır.
Demokrasi, insan hakları, kadın hakları, hayvan hakları, çevre kirliliği, iletişim, özgüven, çağdaşlık, kültür, sanat, müzik, bilim ve teknoloji gibi kavramları bu çerçevede değerlendirmek; nisbeten sağlıklı sonuçlar elde etmek bağlamında önemlidir. Söz gelimi Irak'ta, Afganistan'da, Suriye'de, Mısır'da, Libya'da yaşananlar; Amerika öncülüğündeki Batı dünyasının demokrasi ve insan hakları anlayışının doğrudan ve tamamen ulusal çıkarlarıyla sınırlı olduğunu göstermiştir. Dünyayı en çok kirleten ülkelerin sanayileşmiş ülkeler olduğunu ve Amerika Birleşik Devletleri'nin kirlilikle mücadele bağlamında önemli bir yeri olan Kyoto protokolünden imzasını geri çektiğini dikkate alırsak Batı'nın çevre duyarlılığı noktasındaki gerçek yüzünü görmüş oluruz. Batı'nın duyarlılığı, kendi vatandaşlarının zarar görmesini önlemekle sınırlıdır.
Şu halde Batı'nın sırf aklıyla ve çıkarları doğrultusunda hareket etmesi, Dünya barışı ve huzuru bakımından ciddî bir sorundur. Öte yandan sırf duygularla hareket etmek de Doğu'nun en büyük açmazıdır. Zira aklın terazisinde dengelenmemiş bir nefretle veya sevgiyle, öfkeyle veya özlemle, gaddarlıkla veya merhametle, yılgınlıkla veya inatçılıkla, karamsarlıkla veya iyimserlikle hareket etmek; sıklıkla ciddî zararların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Arap ülkelerinin İsrail'le mücadelesi, akıl ve güçle tahkim edilmediği ve samimiyet barındırmayan birtakım söylemlere ve duygusal yaklaşımlara dayalı olduğu için başarısız olmuştur. 1980 öncesindeki İran-Irak savaşı da akıllıca bir gerekçeye dayanmamaktadır. Suudi Arabistan ile İran arasında süregelen ve İslam dünyasında güç birliğini engelleyen rekabet de aynı akılsızlığa dayanmaktadır. Irak'ta, Suriye'de, Mısır'da ve birbirleriyle mücadele eden bütün İslam toplumlarında huzursuzluğun, karışıklığın, geri kalmışlığın, yokluğun ve yoksulluğun altında yine akıllıca hareket edememek yatmaktadır.
Batılı gibi düşünmek, Doğulu gibi hareket etmek ne kadar mümkündür veya bu doğru mudur? Batılı gibi yemek, içmek, giyinmek, konuşmak; bizi Doğulu olmaktan çıkarır mı? Söz gelimi Yahya Kemal'in Ezansız Semtler'de dediği gibi 'Frenk hayatının gecesinde sabah namazına kalkılır mı?' Resmî-özel kurum ve kuruluşlarımızın gönderlerinde Türk bayrağı dalgalanıyor da gönül dünyamızda, akıl ve zihin gönderimizde hangi bayraklar dalgalanıyor?
Bu sorulara net ve ikna edici cevaplar vermek zor. Bununla birlikte şunu söylemek mümkündür: Aklı küçümsemek ne kadar yanlışsa duygulardan arınmaya kalkışmak da o kadar yanlıştır. Bu sebeple vicdansız aklıyla Batı'nın başımıza bela olması gibi akılsız vicdanıyla Doğu da başımıza beladır.
Demek ki sırf akılla hareket etmek gibi sırf duygularla hareket etmek de yanlıştır. Duyguları ihmal etmeksizin akıllıca hareket etmek ne kadar mümkündür bilinmez; ama denenmelidir.