Sınav sonuçları açıklanmış; Hasan beklemediği bir not almıştır. Hocaya söyleyip söylememe noktasında tereddüttedir. Zira hocanın nasıl bir tepki vereceğini kestirmek mümkün değildir. Zaten sınıfın büyük çoğunluğu da beklemediği notlar almıştır; ama kimse ses çıkarmamaktadır. Nasılsa bir şekilde hoca herkesi geçirecek, durup dururken ne demeye sorun çıksın ki? Hasan, böyle kendini ikna etmişken hoca 'Bir dahaki sefere daha iyi çalışın.' deyince 'Hocam!' der. 'Sınav kağıdıma bakabilir miyim?'
Sonrası sorma gitsin. Sen misin kağıdına bakmak isteyen? Hoca, başlar esmeye gürlemeye. 'Sınav kağıdına bakacakmış. Sen ne demek istiyorsun? Bakıp da ne yapacaksın? Git, ver dilekçeni öyle gel! Mahkeme kararı olmadan kağıtları kimse göremez! Bu öğrenci milletine iyilik yapmayacaksın. Böyle şımarır işte. Densiz, git itirazını mahkemeye yap!'
Vay be!.. 'Sen ne yaptın Hasan?' Uyuyan devi uyandırdın. 'Eninde sonunda geçecektik nasılsa, değdi mi şimdi? Şimdi bize de takarsa ne olacak? Senin günahını da biz mi çekeceğiz? Bunun acısı hepimizden çıkar.' diye içinden geçirenler de vardır 'Helal sana Hasan! Keşke ben de baksam kağıdıma. Ne var yani bunda? Hoca neden bu kadar öfkelendi ki? Demek ki hoca taraflı. Demek ki kağıtları doğru okumamış.' diye geçirenler de.
Buna benzer çok hikaye vardır; lakin bunların çok azı okunmuştur. Bütün hikaye böyle ve bundan ibaret değildir elbet. Söz gelimi ilk okulda öğretmenler genellikle sınav kağıtlarını öğrencilere verir, evlerine gönderir. Veliler, çocuklarının durumunu, üzerinde doğruları ve yanlışları gösteren işaretlemeler bulunan sınav kağıdından bizzat görebilirler. Sonuç, beklentilerini karşılamasa bile, adaletli bir uygulama karşısında huzurludurlar.
İlk okuldan sonra işler değişmeye başlar. Sınav kağıtlarında gizli bir el dolaşmaya başlar. Orta okul, orta öğretim, yüksek öğretim derken sınav kağıtları devletin en mahrem sırlarını barındırır hale gelir. Hele üniversitelerde!.. Bir öğrencinin sınav kağıdını görmek istemesini kendisine karşı isyan ile eş tutan nice hocalar vardır. Bağırıp çağırmalar, tehdit etmeler, odadan kovmalar, kin tutmalar, hesabı sonraki sınava veya başka bir fırsata bırakmalar…
Sizin de aynıyla olmasa bile benzer bir hikayeniz vardır. Hele hele kağıdını görmek isteyen öğrenciye 'Kağıdına bakarım; ama hata yoksa notunu kırarım.' tehdidi neredeyse olağan hale gelmiştir. Benim başka bir hikayem daha var. Kağıdımı görüp göremeyeceğimi sorduğum hocam sınavdan kaç aldığımı sordu. '65' deyince de 'Daha belanı mı arıyorsun?' deyip konuşmayı bitirdi. Belki gerçekten notum öyleydi; ancak kağıdımı göremediğim için bunu hiç öğrenemedim.
'Küfr ile dünya durur zulm ile durmaz.' derler. Öğrenci, ölçme ve değerlendirmenin doğru ve adil yapıldığından emin olmalıdır. Diğer taraftan öğrencinin kağıdını görebiliyor olması, sınav sorularının niteliğini de olumlu yönde etkileyecektir. Doğru sorular ve adaletli değerlendirme, nitelikli eğitim-öğretim demektir. Dolayısıyla güvenilir bir ölçme-değerlendirme süreci, güvenli bir kontrol mekanizması ile güçlendirildiğinde, eğitim-öğretimde niteliğe de kapı aralayacaktır. Bu uygulama, değerler eğitimi bağlamında teorinin ötesine geçilip doğru bir uygulama ve olumlu bir rol model oluşturma bakımından da iyi bir örnek olacaktır.
Bu açıkyüreklilik, 2023 Eğitim Vizyon Belgesi'yle ortaya konmuş olan hedeflerin gerçekleşmesi için tam da ihtiyacımız olan ışıktır. Tam da bu sebeple geçen hafta Atakum İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından organize edilen çalıştayda Ölçme-Değerlendirme Grubu olarak öğrencilere elektronik ortamda sınav kağıtlarını görme imkanı sağlanmasını önerdik. Öneriye itirazlar mutlaka olacaktır; ama en azından gündeme alınıp önyargısız bir değerlendirmeyi hak ettiğini düşünüyoruz. Ne kadar değerlendirileceğini zamanla göreceğiz.
Demek istediğim şudur: En başta üniversitelerde olmak üzere, bütün eğitim-öğretim kurumlarında öğrencilere sınav kağıtlarını, elektronik ortamda görme imkanı sağlanmalıdır. Çünkü bu, sadece kağıtların doğru okunmasına değil; aynı zamanda soruların özenle hazırlanmasına da katkı sağlayacaktır. Soruların özenle hazırlanması için de konuların özenle işlenmesi kaçınılmazdır. Orta okul, lise, ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde yüzlerce sınav yapmış bir eğitimci olarak ben sınav kağıtlarında şimdiye kadar hiç devlet sırrını ifşa edecek bir bilgiye rastlamadım. O halde eğitim-öğretim faaliyetlerinde biraz daha titiz ve dikkatli olmakla uygulamaya geçirilebilecek bu imkanı, rahatımızı bozmamak adına, Türk eğitim sisteminden ve öğrencilerimizden esirgemeyelim.