n

n
n Birkaç gün önce bir arkadaşımı, bir sevgili kardeşimi kaybetmiştim, haliyle dün onu yazdım ve sabah sabah o yazıyı gönderdim elektronik posta vasıtasıyla. Yazının aktarımı tamamlanır tamamlanmaz haber müdürlerimizden Sevgili Muammer Dilber “Ağabey, şehitlerden ikisi Samsun’dan” dedi. Sanki Samsun’dan olmasıyla Edirne’den olması fark edermiş gibi; durdum, yutkundum ve “yazıyı birkaç saat beklet, belki ikinci bir yazı yazarım” dedim.
n
n
n
n Üç dört saat kararsız kaldım bilgisayarın başında. Artık giderek anlamını yitiren, yitirmesi için sanki özel bir gayret sarf edilen bir kavram üzerine hala yazmalı mıydım, karar veremedim. Çok yazdım şehitlerle ilgili olarak hem de pek çok. Nasıl yazmam ki! Tarihimiz şehitlerin destan tarihi. Vatanımız şehitler yatağı. Dinimiz şahadeti kutsayan en son ve en mükemmel din.
n
n
n
n Son zamanlarda kavramın içi boşalıyor, boşaltılıyor. Kutsal kitabımızın “Ölü demeyiniz” diye emrettiği şehitlerimiz “kelleden” sayılıyor. Şehit katilleri kimilerince adeta kutsanıyor, “bebek katili” derekesinden “sayın” mertebesine çıkarılıyor. Birileri “Mehmetleri” karanlık gecelerde pusulara düşürürken; bir başkaları “Mehmetçik katilleriyle” karanlık odalarda gizli pazarlıklar yapıyor!
n
n
n
n Şehitler ölmez, vatan bölünmezmiş! Osmanlı coğrafyası Saray Bosna’dan Kafkaslar a, Kırım’dan Yemen’e milyonlarca şehidin kanıyla sulanmıştır. Bugün bölüne bölüne paramparça olmuş ve ne yazık ki elimizden çıkmış o koca coğrafyada, hala milyonlarca Anadolu evladı toprak altında yatmaktadır. Vatan bölünmezmiş! Bölünmese Osmanlı bölünmezdi! Yönetenlerin gafleti, savunanların cesaretini anlamsız kılabiliyormuş! Bunu keşke görmeseydik ama Osmanlı’da gördük.
n
n
n
n Kanları yerde kalmazmış! İntikamın en kısa zamanda alınacağı söylemine ise; hadi canım sen de. Kasıt izlerinin kaybolması ise doğrudur. İzler kaybolur, kan toprağa sızar, yerde kalmaz, sızmayan da ilk yağmurla akar gider. Siz toprağa akan kanı bırakın; ananın, babanın, eşin, bacının, kardeşin ve evladın içine akan kandan haber verin. Kanı içine akarken “vatan sağ olsun” diyen insanların yüzüne nasıl bakılır onu anlatın. Hesabınızı, tarihe ve babasının kanlı tabutunun arkasından selam duran üç yaşındaki yavruya verin.
n
n
n
n Silahla netice alınmaz, terörle bir yere varılmazmış! Bunu da geçin bir kalem. Sırbistan, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan nasıl koptu Osmanlı’dan? Ona bakın hele bir, bakın da sonra söyleyin bu deli saçması lafı eğer söyleyebilirseniz. Moda oldu ya son zamanlarda Osmanlı geçinmek! Osmanlı yı bilmeden, okumadan, öğrenmeden Osmanlı geçinmek! Fazla geriye gitmeyin, o tarihte 1774’ten, Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan bu yana çok ders vardır almak isteyene. Eğer kararlı bir elin tuttuğu daha güçlü bir silah karşısına çıkarsa; o silahla bir yere varılmaz, varılamaz. Yoksa, Allah korusun...
n
n
n
n Kavramlarla oynuyorlar, kutsallarımız değersizleştiriliyor, tümü ne olduğu hala belli olmayan bir açılım uğruna unutuluyor, topluma da unutturulmak isteniyor. Analar ağlamasın diye yola çıkılalı aylar, yıllar oldu. Hala puştluk dağlarda kol geziyor, hala puştlar pusu atıyor ve hala aslanlar çakallara kurban ediliyor.
n
n
n
n Eğer günün birinde dağ başlarını tutmuş kanlı katiller barış havarisi olarak kent merkezilerine inecekse ve dünün bebek katili yarının barış kahramanı olarak ortaya çıkacaksa; tüm sloganlar boş, tüm söylemler koftur. Şehitler asıl o gün ölecek ve analar asıl o gün ağlayacaklardır.
n
n
n
n Gaziler mi. O hainlerle aynı vatanda, aynı kentte, aynı sokakta ve hatta aynı apartmanda oturmak zorunda kalacak gazileri düşünmek bile istemiyorum. Ölmeden ölmek nasıl bir şeydir, o zaman onlara sormalı.
n