n
n
n
n
n Biliyorum, Aykut kızacak ama ben bugün lay lay lom takılacağım. Günlerce, aylarca, yıllarca ciddi takıldık da ne oldu ki? Şairin “Güle guş ettiremez boş yere bülbül inler/ Varak-ı mühr-ü vefayı kim okur kimler” demesi misali yukarılardaki etkili ve yetkililer(!) bizi ne okur ne de dinler. Onların kendi ezberleri var. Ya da ezberlerinin tıkandığı yerde hafızalarını yenileyecek, söylemlerini değiştirtecek daha büyük rol model ortakları, stratejik dostları var. Onları dinlerler. Çünkü yapımcı onlar, hikaye onların hikayesi, senaryo onların senaryosu, rejisör koltuğunda onlar oturuyor ve filmin gösterime gireceği dünya sinemaları, onların tekelinde. O sinema ayağına film sokmanın, seyirci bulmanın, eleştirmenlerden ya da eleştirmen müsveddelerinden övgü almanın yolu onların filminde rol almak.
n
n
n
n “Aykut’un kızması pahasına lay lay lom takılacağım” demiştim ama -can çıkmadan huy çıkmazmış sözünü doğrulamak istercesine- yine tehlikeli sulara yelken açmaya başladım. Bu sefer Aykut kızmayacak ama bu haddini bilmezliğe, bu küresel efendilere ve işbirlikçilerine uzaktan da olsa laf atma küstahlığına başkaları kızacak. Başkaları güçlü, başkaları, aç, başkaları saldırgan, kanlı ve katiller. Bir kıtayı işgal ettiler, bir, ne biri birkaç medeniyeti ve ırkı yok ettiler, dünyayı tükettiler ve hala tüketmekteler. Kocaman kulakları, kocaman gözleri var. Nefes alışımızı duyuyorlar, sağdan sola, soldan sağa dönüşümüzü görüyorlar. Halbuki benim kırk yıllık yarı vefakarım bizim Aykut, tüm sert söylemlerine, katı inadına rağmen kurt postunda bir kuzu. İnanmış bir MHP’li, saf ve temiz bir Kavaklı, zararı kendisine. Kırma ve küstürme endişesinin ötesinde ondan korkmaya ne gerek var?
n
n
n
n Rol model ortaklarımız BOP ya da GOP adı altında İslam dünyasını yeniden formatlarken, Türkiye’yi formatlamayı unuturlar mı? Türkiye’de Türk milleti de tıpkı İslam ümmeti gibi ve onunla birlikte formatlanıyor. Sadece fiziki coğrafyamızla değil beyin yapımız, kültür değerlerimiz ve algılamalarımızla da oynanıyor. Paradigma kelimesiyle perdeliyorlar, süslüyorlar ve yutturuyorlar bakış açımızdaki değişikliği. Türksüz bir Türkiye’ye doğru hızla savruluyoruz. Birinci Haçlı Seferleriyle görülmeye başlayan “Türkü geldiği yere gönderme” rüyası bin yıl sonra hem de topsuz tüfeksiz gerçekleşmeye doğru ilerliyor. Kimliklerimiz hırpalanıyor, kimliğimiz suçlanıyor ve bizim Türk kimliğinden utanmamız isteniyor, ne yazık ki bunda da başarı sağlanıyor. Ve gaflet uykusu hafifleyeceğine ağırlaşıyor. Uykudan bir daha kalkmama ihtimali acaba kaç beyni kurcalıyor, kaç yüreği yakıyor?
n
n
n
n Huysuzluk bu, ama ben huysuzluğumdan memnunum. Duruşum, çırpınışım huysuzluğumun pınarlarında gideriyor susuzluğunu ve yeniden güç kazanıyorum lay lay lom havasından sıyrılmak için. Yeniden dirilmek ve yeniden ileriye, hep ileriye, daima ileriye yürümek… Kim kızarsa kızsın, Aykut kızmasın, ben lay lay lom sevdasından vazgeçtim. Hak bildiğimiz yolda yalnız yürümek … Dinimizin de örfümüzün de emri bu. Ne muhteşem bir emir Allahım…
n