Partisinin TBMM Grup Toplantısı nda 29 Mayıs 2012 günü bir konuşma yapan Başbakan Erdoğan, terörle mücadele konusunda çok önemli mesajlar verdi. Gerçekten biraz şaşkınım. Çünkü ne Habur rezaletini ne Abdullah Öcalanla yapılan görüşmeleri ne de Oslodaki PKK görüşmelerini bir şehit yakını olarak içime sindirebilmiş değilim, sindiremiyorum. Bütün bunları bu dönemde yaşadık ve yaşıyoruz… Bunlar bu dönemde yaşanmamış gibi yapılan bu konuşmalar hepimizi şaşırtmaya devam ediyor. Bu konuşmayı gecikmiş bir konuşma olarak görüyorum. Şimdi o uzun konuşmanın kısa bir bölümünü paylaşmak istiyorum.
Terörle mücadele edenin de insan olduğunu unutmamak gerekiyor. Teröristin üzerinde hukuk baskısı, yargı baskısı olmayabilir ama güvenlik mensubu hukuk kurallarıyla hareket eden ve insaniyetini yitirmeyen kişidir. Yani bir tarafta öldürmeyi amaç edinen, diğer tarafta yaşatmayı amaç edinen iki taraf var. İşte insani hassasiyeti yitirmemiş olan aynı polisin, aynı askerin gözünün önüne bir başka şey geliyor. Ne geliyor biliyor musunuz? Kumrular Sokak ta, bir telefon bayiinde, daha işe başladığı gün, yanında patlayan bir bombayla parçalanan Mustafa Bingöl geliyor. Patlayan bombayla can veren 60 yaşındaki Dürdane Beyhan geliyor. Ailesine destek olmak için orada bir dükkanda çalışan, daha 18 yaşındaki Orhan Güzel aklına geliyor. Terör örgütünün hunharca katlettiği canlar, masumlar, insanlar geliyor.
Bakın sizden bir kez daha ricada bulunuyorum; hafta içinde, mesai saatinin bitiminde, lütfen Ankara da Ulus semtinde Anafartalar Çarşısı nın önüne gidin. Akşam saat 6, 7, 8 de, orada otobüs duraklarında bekleyen vatandaşlarımıza, lütfen şöyle bir bakın. Orada yorgun, bitkin işçi kızlar göreceksiniz. Orada, ellerinden sıkı sıkı tutmuş, çocuklarıyla birlikte gecekondusuna gitmek için otobüs bekleyen aileler göreceksiniz. İşte bu alçaklar, o otobüs duraklarında canlı bomba eylemi yaptılar, 9 kişiyi katlettiler. Hangimizin aklında. Şu anda, unuttuk değil mi, şimdi hatırlamıyoruz. 26 yaşındaki Muzaffer Savaş, ertesi gün yapılacak düğünü için damatlık almaya Ulus a gelmişti, ama orada öldürüldü. İsa Kalkır, Anafartalar Çarşısı nda tezgahtarlık yapıyordu, 2 ay sonra askere gidecekti. Ağabeyi olaydan sonra aynen şunları söyledi: Biz onu iki ay sonra askere şehit olması için gönderecektik. Bizim gönlümüzde kardeşim şehittir. Ferhat Kanat, o olaydan bir ay önce sözlenmişti, sonbaharda düğünü olacaktı, ama orada öldürüldü. 22 yaşındaki Tuba, aynı şekilde can verdi. 32 yaşında 2 çocuk babası Serdar Karayiğit aynı şekilde can verdi. Babası aynen şunu söyledi: Ben de Kürdüm. Terörün dini, insanlığı var mı, yavrumun hesabını kim verecek dedi. İşte, Pınarbaşı na doğru, şüpheli bir aracı takip eden güvenlik görevlisinin gözüne bu canlar geldi.
Başbakan Erdoğanın bu konuşması elbette birçok şeyin, çok gecikmiş kısa bir özeti gibi. Şimdi hepimize büyük bir ders veriyor. Anafartalar Çarşısı nın önü elbette çok şey anlatıyor. Ama anlayana… Ben de bir şehit abisi olarak Türkiyede yaşanan birçok rezaletin içimizi acıttığını, acımızı artırdığını tekrarlamak istiyorum! Bir şehit abisi olarak Sayın Başbakan dan ricada bulunuyorum; lütfen içimizi acıtmayacak açılımlar yapın. Doğrusu şimdi çok şaşırıyorum ve çok şaşkınım.