İYİ Parti cephesinde birkaç gündür cereyan eden olayları merakla izliyorum. Bir tarafta 'başarılı olamadık, bütün kabahati ben üstleniyor ve tekrar aday olmamak üzere istifa ediyorum' diyen bir genel başkan öbür tarafta 'aman gitme' diye O'nu kararından vaz geçirmeye uğraşan partililer ve parti yöneticileri. Partililer bir tarafa da, eğer parti başarısızsa bunda o genel başkan kadar O'na 'gitme' diye yalvaran genel merkez yöneticilerinin de hatası yok mu?
Var; hem de fazlasıyla var. Ve eğer hatayı üstlenmek bir erdemse ve genel başkan o erdemi gösteriyorsa O'nun yakın çalışma arkadaşlarına da aynı erdemi göstermek, hatanın bir kısmını üstlenmek ve partilerinden değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden değil ama hiç olmazsa parti üst yönetiminde istifa etmek düşmez mi?
İYİ Parti'nin kurulma aşamasında halkta uyandırdığı umutlarla 24 Haziran akşamı elde ettiği sonuç çok farklıdır. Bunda başlangıçta büyük bir kesimin onayını alan bir partinin yerel teşkilatlanma ve özellikle de milletvekili listelerinin belirlenme sürecinde yaptığı yanlışlar ve hayal kırıklıklarının payı çok büyüktür. O teşkilat atamalarını ve listeleri yapanlar, yapılmasında etkili olanlar ya da yapılan yanlışları gördüğü halde net tavır koymayanlar/koyamayanlar da -eğer seçim sonucunda birileri kusurlu ise- en az Meral Hanım kadar kusurludurlar ve onlara da aynı tavrı sergilemek düşer.
Biz bu sütunlarda 06.02.2018'de yayınlanan yazımızda şu sözlerle bu konuya dikkatleri çekmeye çalışıyorduk: 'Yola çıkmadan önce yarattıkları 'milli merkez olma' umudu kuruluş aşamasında oldukça sarsılmış durumda. 'Milli merkez olma' yerine 'öteki MHP olma' şeklinde bir yapılanma gerçeği ya da algısı bu partiye sempatiyle yaklaşan kimi çevrelerde şüphe ve endişe doğurmuştur. İyi Parti'nin giderek daralan zaman diliminde bu endişeleri giderebilmesi için herkesi kucaklayacak bir söylemle toplumda yeni bir heyecan yaratması, yeni bir umut uyandırması ve söylemlerini gerçekleştireceği yolunda güven vermesi gerekiyor. Zor ama imkansız değil. Bakalım, İyi Parti yöneticileri, eski dava ve yol arkadaşlarının kendilerine sunduğu bu fırsatı değerlendirebilecekler mi?'
Bir ay önce de 16.01.2018'de yine bu sütunlarda 'Büyük iddialarla ana gövdeden ayrılanlar 'milli merkez' olmakla 'öteki MHP kalmak' arasındaki ince ipte yol almaya çalışıyor. Kaderlerini kendi tercihleri belirleyecek' diye yazıyordum. Ne 'öteki MHP' kalabildiler ne de 'milli merkez' olabildiler.
Bir alıntı da 10.05.2018 tarihli 'Seçmen Çaresiz Değil' başlıklı yazımdan yapacağım: 'Siz eğer, genel başkan olarak 'seçmen nasıl olsa bana oy verir' rahatlığı içinde listeleri yerelde iyi bilinen, sevilen ve sayılan bilgili, birikimli isimlerle değil de size ya da çevrenizdeki birilerine yakınlığından ya da biat arz etmesinden başka hiçbir özelliği olmayan kimselerle doldurursanız bilesiniz ki seçmen size teslim olmayacaktır. Sizin sorumluluğunuz da burada başlamaktadır ve bu sorumluluğunuz aynı zamanda sizin de, partinizin de geleceğini belirleyecektir. Seçim sizindir.'
Onlar seçimlerini yaptılar ve kendi kaderlerini milletin eliyle belirlediler. Tüm hesabı bir kişinin üstlenmesi ve ödemeye kalkması şövalyece olsa da adil olmaz.