Gazetelerde, internet sitelerinde görmüş ama hiç ilgilenmemiştim, ilgilenilecek, en azından benim ilgileneceğim bir fotoğraf değildi. Helen kıyafetli bir kadın ve Zeus mukallidi bir erkeğin dikkatimi çekmemesi gayet normal değil mi? Ama değilmiş! Bunu ancak ertesi gün anladım.
Helen kıyafetli kadın Türkiye'nin Uganda büyükelçisi, Zeus kıyafetli adam da elçilik katibi görevlilermiş. Bu ülkenin insanları; dışarıda sadece diplomatik ilişkilerimizi yürütmeyecekler, giyimleri kuşamlarıyla, oturuş kalkışlarıyla bizi, tarihin bu en köklü milletini temsil edecekler. Orada bizim kültürümüzü yaşatacak ve tanıtacaklar. Heyhat… Verdikleri fotoğrafta tanıttıkları biz değiliz, bizim Ayşe'miz, Ali'miz değil, bu topraklarda gözü olan ama bu topraklarda hiç izi olmayan Yunanlıların ecdadı, onların efsanelerinin iki kahramanı!
İşin daha acı tarafı bu kıyafetlerin Türk'ün emperyalizme başkaldırdığı Milli Mücadele sonrası kurulan Cumhuriyet rejiminin yıl dönümünde ve bizim elçiliğimizde, bizim tarafımızdan verilen davette giyilmiş olması.
Çok mu zor bu ülkede Türk olmak ve Türk kalmak? Türk milletine mensup olmak, 'Ben Türk'üm' demek ve bundan mutlu olmak, bundan gurur duymak… Asla ırkçılığa kaçmadan, asla başkalarını hor ve hakir görmeden ve asla başkalarına haksızlık yapmadan bu büyük millete mensup olmanın bilincine varmak…
Bu topraklar Türk toprağıdır, Türk vatanıdır, bu topraklar üstünde dalgalanan 'nazlı hilal' Türk bayrağıdır, birliğimizi ve dirliğimizi temin ve temsil eden bu devlet Türk devletidir ve tüm bunların sahibi büyük Türk milletidir. 'Ezelden beridir hür yaşamış ve hür yaşayacak' olan Türk milleti.
Türk'üz ve Müslümanız elhamdülillah… Ne birinden vazgeçeriz ne de diğerinden. Türk'üz ve Müslümanız, kökümüz doğuda yüzümüz batıya dönük. Türk ve Müslüman kalarak açılacağız çağa, Türk ve Müslüman değerlerimizle kucaklayacağız ve aydınlatacağız insanlığı. Ne Ortadoğu'nun çöllerinde kaybedeceğiz yolumuzu ne de Garbın bataklığında boğulacağız.
Türk'e kimi züppeler gibi tepeden bakmak ya da kimileri gibi Türk'ü yok saymak, ikisi de yalan, ikisi de yanlış. Bir de şunu söylemeliyim hemen, söylemeliyim ki yanlış anlaşılmaya ya da yanlış anlamaya teşne birilerinin diline sakız olmaya, millet ne Arapça aslında olduğu gibi salt ümmettir ne de birilerinin sandığı gibi salt soydur, soptur. Millet ortak bir kültür etrafında şuurlu bir mensubiyet duygusudur. Aradığımız ve de kutsadığımız işte o mensubiyet şuurudur.
Bütün bunlardan sonra bir daha soracağım: Gerçekten çok mu zor bu vatanda Türk olmak ve Türk kalmak?