İki gazeteci, ikisi de bizim kadromuzda. Birisi yılların muhabiri, deneyimli ve saygın, diğeri çiçeği burnunda bir muhabir, henüz üç ay oldu mesleğe adım atalı; ustaların yanında yetişiyor ve istikbal vadediyor; ustanın adı Bayram Ok, çırağın adı ise Erdinç Yıldız.
Erdinç Yıldız geçenlerde Samsun Valiliği ve Ondokuzmayıs Üniversitesinin resmi internet sitelerine girmiş ve 'Samsun Vekaleten Yönetiliyor' başlıklı harika bir 'Araştırmacı gazetecilik' haberine imza atmıştı. Meğer bu yeni bir şey değilmiş, Samsun yirmi yıl önce de benzer şekilde vekaletle yönetiliyormuş ve yirmi yıl önce de bir genç muhabir bunu haber yapmış.
Yirmi yıl önce aynı konuyu benzer başlıkla haber yapan o yılların genç muhabiri şimdi artık ustalar arasında yer alan bizim mensubumuz Bayram Ok.
Yaşadığım kentin değişmeyen kaderine üzüldüm; biri usta diğeri genç iki mesai arkadaşımın haberine de sevindim. Kenti anlamak, araştırmak ve hem ilgililerle hem de kentlilerle paylaşmak gazeteciliğin olmazsa olmazıdır.
Bu iki haberi bu kentin bir başka deneyimli gazetecisi Haydar Öztürk bir araya getirmiş. Yirmi yıl önceyi hatırlayan bir hafıza ve arşiv çalışmasını kendisine telefon açarak kutladım, bu sütunda da kutluyorum.
Bunlar iyi şeyler ama ne yazık ki her zaman sadece iyi şeyler olmuyor bizim camiada, başka camialarda da olduğu gibi bizim camiada da zaman zaman emeğe saygı göz ardı ediliyor, bir başka meslektaşın haberine hiçbir meslek ve ahlak kuralına saygı gösterilmeden imzalar atılıyor. Bu sadece okuyucuya değil aynı zamanda çalıştığı ve ekmek yediği kuruma karşı da dürüst bir davranış olmuyor.
Bir gazeteciyi en çok üzen, üzmesi gereken husus 'haber atlamaktır.' Ama bir gazeteciyi ondan daha fazla üzmesi gereken bir şey varsa o da 'yalan haber yazmak' ve 'bir başkasının haberine kendi imzasını atmaktır.' Birisi her gazetecinin yaşamak zorunda olduğu bir kaderdir ama ikincisi hiçbir gazetecinin yaşamaması gereken bir ahlaki zafiyettir.