'Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı.'
Konuşmayı; sıradanlaşmadan, hakaret etmeden, kırmadan meramımızı anlatmayı biliyor muyuz? Bağıra çağıra kendimizi anlatmayı bir maharet mi sanıyoruz? Yerinde konuşmayı, yerinde susmayı bilyor muyuz? Toplumsal bir şiddet dili hakim olmuş bize. Konuşuyoruz ,ama anlaşabildiğimizi pek söyleyebilir miyiz?..
'Dilim, seni dilim dilim dileyim,
Başıma geleni senden bileyim…'
Sağlıklı iletişim için dile özen gösterneli, herkesin kullandığı cümleleri kullanmaktan kaçınmalıyız. Sadece ne dediğimiz önemli değil, nasıl dediğimiz de çok önemlidir çünkü. Kötülere karşı mücadele onların kullandığı dili kullanarak yapılamaz. Boğaz dokuz boğumdur, demiş atalarımız.
'İnsan, sözcüklerle düşünür.' Düşünen, kavramaya çalışan, sorgulayan, ötekini dinleyen, duyan, hisseden, hatta konuşturan bir söyleme biçimi edinmeye çalışmalıyız. Toplumsal olaylar karşısında kitlelerin kapıldığı heyecan, bizi bu dilden vazgeçiremesin.
Çocukluğumuzda bize 'erkek adam dediğin elini masaya vuracak!..' ,'kedinin bacağını ilk günden ayırmalısın!...' gibi maço, eril, cinsiyetçi bir dil kullanmamız öğretilir. Ataerkil yanlış edinilmiş alışkanlıkların etkisiyle kaba davranış, hakaret, küfür toplumun diline egemen olmuş. . Konuşmuyoruz, kavga ediyoruz..Bunun ne denli yanlış sonuçlar doğurduğunu da yaşayarak öğreniyoruz….
Küfretme!.. Küfrün cinsiyet ayrımcılığını ve kadın nefretini ortaya koyup erkek iktidarını güçlendiren bir dil olduğunu aklında tut. Küfür, öfkesinin sebeplerini açıklayacak kadar düşünmeye ve konuşmaya vakti olmayanların çaresizliğidir. Lümpenler böyle konuşur, unutma!..
Düşünce dilini inceltmek, geliştirmek, yaşadıklarımızı daha iyi düşünmek için sadece sosyal medya okumamalıyız, kitap da okumalıyız.
Öfkelendiğimiz çok olayla karşılaşıyoruz, bu doğru. Öfkeni ifade et, fakat bunu yaparken düşünmeyi bırakma !
Bülbülün çektiği dil belasıdır, demişler…