Aşağıdaki sözler Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a aittir ve yaşadığımız dramın en net açıklamasıdır:

'Açık konuşayım rahmetli Özal, Ecevit hatta biz de yardımcı olduk. Şahsen ben de katılmadığım yönleri olsa da asgari müşterekte buluştuğumuz zannıyla bunlara yardımcı oldum.

Her şeye rağmen bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmanın üzüntüsü içindeyim. Bundan dolayı hem Rabbimize hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Milletimiz de bizi affetsin.

Yurt içinde ve yurtdışındaki eğitim ve yardım faaliyetleri çerçevesinde ve hatta hatta Allah dedikleri için müsamaha gösterdik.

Dedik ki bir ortak yanımız vardı. Aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapının bambaşka niyetlerin sinsi planların örtüsü olduğunu uzun süre görmedik, göremedik.'

Merhum Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk 'Allah'la aldatmak' diyordu, ben biraz daha yumuşatarak 'dinle aldatmak' demeyi tercih ettim. Belki de doğrusu merhum Yaşar Nuri Öztürk'ün dediğiydi. Zaten Sayın Cumhurbaşkanı'nın ifadelerinde de 'Hatta hatta Allah dedikleri için müsamaha gösterdik' cümlesi yer alıyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne ve Türk milletine yapılan en kanlı ve en adi saldırının yolunun 'Allah' denilerek açılması ne hazin. Ama eğer anlar ve gereğini yerine getirirsek o cümle aynı ölçüde de düşündürücü ve uyarıcı.

İslamiyet bu milletin avamından havasına hemen her mensubunun tartışmasız en önemli ortak değeri, en önemli asgari müştereği. Bu ortak değeri milletin tümünden alıp belli bir camiaya hasrettiğimiz an başımıza nelerin geleceğini çok kanlı ve çok acı bir olayla tecrübe ettik. Umarım bu tecrübeden gerekli dersi almışızdır.

Bu yaşadıklarımızdan çıkarmamız gereken bir başka ders de Cumhuriyetin de artık bizim ortak değer ölçümüz ve vazgeçilemez hayat tarzımız olduğunu kabul etmemizdir. Cumhuriyet ne geçmişten kopuş ne milli değerlere yabancılaşma ve ne de dinsizliktir. Dini siyasetin dışında ve üstünde bir ortak değer olarak gerçek yerine taşırken; yalan ve yanlışlarla bezenmiş Cumhuriyet aforizmalarını da artık siyasetin çöp sepetine atmak zorundayız.

Bugünü yeniden kurgularken dünü doğru okumalıyız. Özellikle de Türk ordusunun tarihini ve o orduya bu coğrafyada ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu ve yarın da olacağını bilmek zorundayız. Ortadoğu coğrafyasının değiştirilme projelerini ve yakın bir zamanda yaşanması kaçınılmaz gözüken su savaşları ihtimalini gözardı edemeyiz. Yanlışı düzelteceğiz derken; doğruları tasfiye hatasına düşersek, işte o zaman tarih bizden hesap sorar.