n
n
n
n
n Sinirlerin çok gerildiği günlerden geçiyoruz. Gerginlik kelimelere yansıdı. Türk siyaset tarihinde duymadığımız kelimeleri duymamamız gerekenlerin ağzından ve duymamamız gereken kutsal mekanlarda duyuyoruz. Büyüklerin ortamını değil ama (zira oraya ne sesimiz ulaşır ne de gücümüz yeter) hiç olmazsa kendi ortamımızı biraz yumuşatalım diye bir fıkra anlatmaya karar verdim bugün. Herhangi bir fıkra ama isteyen fıkradan da siyasi mesajlar çıkarabilir tabii. Ona da karışamam!
n
n
n
n Eski zamanlarda delikanlının biri köyden şehre inmiş. On metre Bayburt bezi almış, bir metresinden bir don diktirmiş, kalan dokuz metresini de sandığa koymuş. Birkaç gün sonra da komşu köydeki nişanlısını ve ailesini ziyarete gitmek üzere yola çıkmış. Yola çıktı dediysek öyle otomobille falan sanmayasınız. Devir eski devir ne yol var ne otomobil. Dere tepe aşıp yayan yapıldak bir yolculuk söz konusu olan. Yolda sıkışmış bizimki. Dağın başında tuvalet de yok görecek dolayısıyla saklanacak kimse de. Girmiş bir ağacın duldasına önce pantolonunu çıkarıp atmış yere, sonra da donunu çıkarmış. Ama onu yere atmamış ağacın dalına asmış. İşi bittikten sonra da donu dalda unutmuş, pantolonunu ayağına takmış ve yola koyulmuş.
n
n
n
n Damat adayı gelince hısım akraba, konu komşu da doluşmuş kız evine. Hal hatır sormalar, sohbetler derken bizimkinin donunu millete göstermek isteği uyanmış. Başlamış yavaş yavaş ve birer birer pantolonunun düğmelerini çözmeye. Düğmeleri çözecek ki donu gözüksün. Gözüksün de herkes beğensin “Bu ne don” desin. O arada millet de yavaş yavaş olayın farkına varmaya başlamış. Herkeste bir “ne oluyor” merakı. Damat merakın farkında ve de keyfinde. Önüne bakmıyor ama milletin gözünden anlıyor merakı. Ve son düğmeyi de çözünce herkesin ağzından bir hayret nidası duyulur. Damat adayı keyifli ve biraz da mağrur. “Çok hoşunuza gitti değil mi? Dokuz metresi daha sandıkta ” der.
n
n
n
n Fıkra budur ve bu kadardır. Yıllar önce bir kere daha yazmıştım. Galiba Habur’dan esinlenmiştim. Şimdi neden esinlendin diye sormazsınız umarım.
n