Eşit oy hakkı, dünyada uzun süre tartışılmış, özellikle 'ayak takımı' na tanınacak bu hakkın 'hükümete ahlaksızlık ve cehalet' getireceği savunulmuştu. Bu düşünce,başta ABD olmak üzere Batıda oldukça yaygındı.
Wilson'un devlet bakanı Lansıng 'cahil ve aciz insan güruhunun dünyaya hakim hale gelmesine' izin vermenin tehlikeleri konusunda uyarıda bulunuyor, Bolşeviklerin bunu amaçladıklarına inanıyordu.William Shepart,hükümetin 'bir güç ve akıl aristokrasisinin' elinde bulunması gerektiğini, 'cahil,eğitimsiz ve toplum dışı unsurların' seçimleri denetlemesine izin verilmemesini savunuyordu.Wilsoncu liberallerin bu propagandaları Hitler'i de oldukça etkilemişti:İnsanların kendilerine dair kararları yine kendilerinin vermeleri yönündeki 'demokratik dogmatizm'in üstesinden gelinmeliydi.
Emeğiyle geçinen insanların siyaset dışına bırakılması, her dönemde egemenlerin temel hedefi olmuş, bunun için çok yönlü bir propaganda uygulanmıştır. Hükümetlere ve mevcut siyasi partilere yönelik tepkiler,önce siyaset karşıtlığı,giderek tüm demokratik süreçlerin aşağılanması sonucunu doğurmuş; böylece 'hem emeğine hem de onun mücadelesine' yabancılaşmış örgütsüz yığınlar ortaya çıkmıştır. Ülkemizde ve tüm dünyada sendikalar ve diğer kitle örgütlerinin üye sayılarının ve işveren karşısındaki etkisinin azalmasını da burada aramak gerekir.
Bu tavır, hala devam etmektedir. Burada yine asıl görev ve sorumluluk 'sınıfın okulu' olan sendikalara düşmektedir.
Sizden siyaset karşıtı olmanız beklenmektedir. Bu,iktidarı elinde bulunduranlara hesap sormama hali,onların daha da güçlenmesine yaracak büyük bir hediye demektir.
Önümüzde iki yol var. Birinci yol ,egemenlerin işlerini kolaylaştıracak olan apolitik olmak,ikinci yol ise,Thomas Jefferson'ın belirttiği ,mücadelenin ve genellikle de yenilgilerin yoludur.Ama,bu yolda çağın yeni zihniyetine boyun eğmiş servet edinme ve kendinden başka hiç kimseyi umursamayanların hayal bile edemeyecekleri 'ödüller' vardır…