6 Şubat 2023'de ülkemizde 7.7 şiddetinde yaşanan Kahramanmaraş Pazarcık merkezli depremde 10 ilimizde birden büyük bir felaketi yaşadık. Sadece çürük binalar değil, sapa sağlam nice canlarımızda aynı anda yıkıldı. İnsanlar sadece evsiz, barksız, parasız, pulsuz kalmadı. İnsanlar canlarıyla birlikte bütün umutlarını, bir yaşam boyu biriktirdiği dostlarını, can arkadaşlarını en sevdiklerini, en yakınlarını gecenin bir yarısında enkazın altında bıraktı. Öksüzler, yetimler, kimsesizler, babasızlar, annesizler, boynu bükük enkazın altından çıkan yıkılmış, bitmiş, yaşlı, genç, kadın, erkek hepsi bizim insanımız. Dini, rengi, ırkı, siyasi görüşü hiç önemli değil, hepsi insan. Hepsi güzel ülkemizin güzel insanları!

 Deprem felaketini sadece kadere bağlayarak bu felaketin sorumluluğundan kurtulamayız. Ülkemizin en sıradan insanından, en yetkili insanına kadar hepimiz bu deprem felaketi ile yüzleşmek zorundayız. Sadece inşaatları yapan müteahhitleri sorumlu tutarak, kendi sorumluluklarımızı yok sayamayız. Elbette müteahhitler sorumsuz değil. Güzel ülkemizi çılgınca bir yapılaşmaya, beton ekonomisine teslim edenler, denetim yapma görevini hakkıyla yapmayanlar, İnşaat şantiyesine sadece diplomasını asan imzacı mühendisler, el kaldırarak imar planlarına evet demek suretiyle heyelanı yok sayan belediye meclis üyeleri, eksiklikleri görmezden gelip inşaata ruhsat veren belediyeler, siyasi hesaplarla ranta imkan tanıyan belediye başkanları, inşaata başlamak için birilerine haksız yere para dağıtan müteahhitler, yeni yerleşim yerlerini herkesten önce kapatan belediyeye yakın yerel siyasetçiler ve onların adamları, İmar aflarına yasal kılıf hazırlayanlar 10 ilimizi yıkan, canlarımızı diri diri toprağa gömen, canımızı yakan bu deprem felaketinde masum ve hatasız olduğunuzu düşünüyor musunuz? Zannedilmesin ki yargısız infaz yapıyorum, hepimiz çok iyi biliyoruz ki, bu depremlerdeki can kayıplarından ve yıkımlardan hepimiz sorumluyuz. Kimse ben müteahhit değilim kimse ben İnşaat mühendisi değilim, kimse ben yapı denetleyicisi değilim diyerek sorumluluktan kurtulabileceğini unutmasın. Ahmet bey amcam, Ayşe teyzem, ülkemin değerli insanları benim sorumluluğum ne deme, sen eğer aç gözlü müteahhitlerden daire alırken sadece süsüne bakıp başka bir şey talep etmiyorsan hepimizin yaptığı gibi deniz görüyor mu, dağ görüyor mu, güneş alıyor mu, asansörü var mı, banyosunda jakuzi var mı, klozeti şu marka mı, kapı kolu şöyle mi, böyle mi diye sorgulayıp depreme dayanıklı olup olmadığı ile ilgili gerçek bir sorgulamayı yapmıyorsan jakuzili mezar satın aldığın için en başta ailene karşı sorumlusun. Can kayıplarımızı sayılarla ifade etmek istemiyorum o kadar çok can kaybımız var ki 10 ilimizin dışındaki illerimize, köylerimize ülkemizin bir çok yerine de depremde yaşamını yitiren vatandaşlarımızı defnettik. Ülkemin her yerine depremde yaşamını yitiren vatandaşlarımızın cenaze namazları kılındı.

 Sözün bittiği yerde söz söylemek kolay değil.17 Ağustos 1999 Marmara depreminden yeterinde ders almamış olmalıyız ki, bildiğimizi okumaya günü kurtarmaya devam etmişiz. Bilime sırtımızı dönüp bütün sorumluluğu kadere atmak bilimle dalga geçmektir. Gerçek anlamda alınması gereken bütün tedbirleri alıp takdiri Allaha bırakmamışız. Kaderim neyse yaşarım diyerek, kadere teslim olmuşuz. Canlarımız gitmiş, binalarımız yerle bir olmuş, kıyameti yaşamışız ama yaşadıklarımızı çok çabuk unutmuşuz. Heyelan bölgesi olan bir bölgeyi, başka bir bölgeye kağıt üzerinde taşıyarak heyelanı kaldıramazsınız. Fay hattının yerini kimse el kaldırarak belediye meclisinde değiştiremez. Kimse aklımızla dalga geçmesin. Süslü binalar, süslü plazalar hepimizi yıktı. Çok acılıyız, çok üzgünüz. Artık sadece süslü binalarda oturmak yerine akıllı olmak zorundayız. Güzel ülkemizin güzel insanlarına kıymayın efendiler.