Birisi ne yaptıysa diğeri onun tam tersini yapıyor. Birisi büyük bir iddianın sahibiydi diğeri hep küçük hesapların temsilcisi oldu. Birisinin hayali tüm Türk dünyasını kaplıyordu öbürünün hayali tek başına iktidar olmayı bile kavrayamadı. Birisi hep yukarılara taşıdı açtığı bayrağı öbürünün kolları ne yazık ki o bayrağı -bırakın daha büyük burçlara dikmeyi- taşımaya bile yetmedi.
Birisi siyasete sonradan girmişti ama devleti biliyordu hem de devleti yönetmekten korkmuyordu. Diğeri siyasetin içinde doğmuştu ama ya devleti bilmiyordu ya da devlet çarkını çevirmeyi göze alamadığından olsa gerek hiçbir zaman kaptan köşküne çıkmadı. Kaptan olmaktansa yardımcı olmayı yeğledi.
Birisi hep ileriye koştu. 'Bana teslim edilen bayrağı kucakladım, ileriye, hep ileriye koşuyorum. Hızınızı bana uydurun. Düşersem bayrağı alınız ve daha ileriye taşıyınız…' diyordu. Hiç düşmedi, hiç dönmedi. Ömrü yetmedi, bayrağı en yukarılara dikemedi, geriye bir büyük, bir kutlu dava ve şanlı bir isim bırakarak Hakk'a yürüdü. Diğeri bir adım ileri iki adım geri gitti. Tam zafere ulaşacak sanılırken ricat etti. Kazandığı zaferleri eliyle rakiplerine hediye etti.
Birisi oturduğu yerde hiç durmuyordu, Anadolu'yu bir baştan bir başa dolaşıyor, gençlere, halka ışıklar saçıyordu. Öbürü oturduğu yerden kalkmıyor, ne kendisi halka gidiyor ne de gidenler kendisine kolaylıkla ulaşabiliyor.
Birisi okuyor okutuyor, yazıyor, yazdırıyordu. Bir felsefe geliştiriyordu, yarının 'Her Şeyin Türk İçin Türk'e Göre Türk Tarafından olan 100 Milyonluk Büyük Türkiye'sini' kuracak 'Bozkurtlar Ordusunu' yetiştiriyordu. Öbürü, okuyor mu ya da ne okuyor bilmiyorum ama yazmıyor, yazdırmıyor, Büyük Türkiye ülküsüne yeni Bozkurtlar kazandırmak yerine yetişmişleri de dağıtıyor.
Öncü olan tek başına çıktığı yolda milyonları toplamıştı etrafına. Ardılı milyonları dağıtıyor her geçen gün biraz daha artan bir hızla. Umudun yerini umutsuzluk, inancın ve azmin yerini inançsızlık ve teslimiyet almış. Bu gidiş ne yazık ki şanlı maziye yakışan bir gidiş değil.
Birisi kurmuştu, gözüken o ki birisi de kapatacak. Yazık hem de çok yazık. Nice koç yiğitler toprağa düştü, niceleri zindanlarda çürüdü ve istikballer bir ideal uğruna bir sigara izmariti kolaylığında ayaklar altına alındı. Ama hayıflanmam onlara değil kaybolan umutlaradır. O umutlar ki ne büyüktüler…