Yıllardır masallarla uyutuluyoruz. Gündüz dinlediğimiz parlak ufuklar nutuklarının etkisiyle, gece tatlı rüyalar görüyoruz. Ah sabah olmasa, ah günün ilk ışıklarıyla gerçeğin dünyasına uyanmasak her şey ne kadar güzel olacak. Ama heyhat, heyhat ki uyanıyoruz ve kentin acı gerçekleriyle karşılaşıyoruz. Zaman hızlı akıyor ve siyasi nutukların cilalarını anında alıp götürüyor ve geriye gerçeğin soğuk, kirli ve karanlık yüzü kalıyor.

Konumuz Samsun, Samsun’un ne olduğu ve ne olacağı konusu.

Bir zamanlar tersaneler kenti olacağımız söylenmişti. Gelemen’deki tersanede 17.500 kişi iş bulacak ve Samsun’a bereket yağacaktı. Terme’de ikinci tersane kurulacak, Dereköy yat yapım merkezi olacaktı. Ülkenin trilyonları Gelemen’e aktı ama Samsun’a yağacağı söylenen bereket lafta kaldı. Arsayı bedavaya kapatanlar yatırım yapmadı; zaten yapacakları da yoktu. Harcanan trilyonlara mı yanalım yoksa istismar edilen umutların tükenişine mi ağlayalım, bilemiyorum. Ya da kesilen binlerce yetişkin çama mı?

Bir başka hayal kırıklığı da Samsun-Çarşamba Havaalanı kargo hattında yaşandı. Havaalanımız vardı ama soğuk hava ve kargo tesisimiz yoktu. Ah bir olsa, ah bir hamiyetli el değse de yapsak, nasıl da döviz kazanırdık. Çarşamba ve Bafra ovalarının sebze ve meyvelerini anında Avrupa’ya ve Avrasya’ya ihraç eder döviz üstüne döviz getirirdik ülkeye. Kesme çiçekçilikte Antalya’yı sollar Hollanda’ya rakip olurduk. Siyaset kendi hayaline, bir grup işadamı da siyasetin hayal söylemine inandı belki de baskısına direnemedi ve milyon dolarları harcayarak istenen tesisi yaptı. Ne bir gram ihracat yapıldı ne bir kuruşluk döviz geldi. O tesis de yıllardır zamanın tahribatıyla eskiyor, çürüyor ve yıkılacağı günü bekliyor.

Samsun-Kafkaz Feri Tren Hattı’nın açılmasını da büyük umutlarla beklemiştik ve nasıl da büyük bir sevinçle karşılamıştık. Bir başka hüsran da budur ama hüsranın daha büyüğü Samsun-Krasnodor uçak seferlerinde yaşanmıştır. Özel idare, büyükşehir belediyesi, ticaret odası ve borsasının her biri 25’er bin dolar para koydu ve ilk sefer gösterişli bir şenlikle başladı. Nasıl şenlik yapılmasın ki işadamları artık canları sıkıldıkça karşıya gidecek devasa Rus pazarına hakim olacak, canı sıkılan Ruslar uçağa atladığı gibi Samsun’a gelip tatil yapacaklardı. Ve elbet hem ticaretten hem de turizmden döviz yağacaktı Samsun topraklarına. İlk uçakla galiba 38-39 turist geldi, büyük bir şamatayla dönemin Samsun valisi ziyaret edildi. Fotoğraflar ve haberler servise konuldu. Turist ve bereket gelmişti. Sonra anlaşıldı ki gelen giden yoktu, turist denilenler şirketin kendi elemanlarıydı. İkinci uçuştan sonra seferler, bir başka yaza ertelendi denilerek kaldırıldı. Ondan sonra koca bir yaz geldi geçti ama Allah rızası için olsun tek bir uçak bile gelmedi.

Ticaret ve Sanayi Odası 2012 için “1 milyar dolarlık ihracat hedefi” koymuştu. TSO Başkanı Sayın Zeki Murzioğlu’nun bu hedefi açıklayan demeçleri, birden fazladır ve arşivlerde durmaktadır. Kısa bir zaman sonra da dönemin Samsun Valisi Sayın Hüseyin Aksoy ve Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Yusuf Ziya Yılmaz la birlikte 2023 için “6 milyar dolarlık” ikinci bir hedef açıkladılar. Yıl 2015, her iki hedefin de çok uzağındayız. O günden bugüne bir türlü 450 milyon doları çıtasını aşamadık. İlk hedefin gerisinde kaldığımız gibi ikinci hedefi yakalayamayacağımız da çok net.

Bir ara dışarıya satmaktan umudu mu kestik ne oldu bilmiyorum “Samsun’da var Samsun için al” diye bir çılgın(!) kampanyanın kuyruğuna takıldık. Saygıdeğer büyüklerimiz poz verdiler, fotoğraf çektirdiler, afişleri açık hava reklam alanlarını günlerce işgal etti. Kampanya düzenleyenler kendi davetlerinde Samsun dışında üretilen ürünleri ikram etti. O kampanya da yanlış projeler deposuna atıldı.

Daha böyle en az on proje sayabilirim ama gerek yok. Derdim yanlışların, kaybolmuş zamanların, boşa harcanmış kaynakların ve tüketilmiş umutların envanterini çıkarmak değil. Yeni seçim atmosferinde her geçen gün biraz daha şiddetlenen yeni hayal rüzgarlarına yelken açmadan önce geçmişi hatırlamak ve hatırlatmaktan ibaret. Hepsi bu.