Şehitlik mertebesine ulaşmış gerçek bir kahramanın annesi olmak elbette gurur vermektedir. Ama o buruk gururun birde acı tarafı var ki, şehit annelerinin yüreğindeki ateş topunun hiç sönmemesidir. Bir anne için evladını şehit vermek sıradan bir acı değildir. Bu tarifsiz acıyı sadece yaşayan bilir. Bir şehit annesinin neler yaşadığını biz ne kadar bilebiliriz? Bizim gördüklerimizin yanında görmediklerimiz ya da göremediklerimiz şehit annelerinin en ağır yükü değil midir? Giden gelmiyor ama her bayram belki bu bayram gelir diye bekleniyor. Bir şehit annesinin evladını her bayram bekliyor olması kimine anlamsız gelebilir. Şimdi o acıyı yaşamayandan şehit acısının nasıl bir acı olduğunu anlamasını beklemek beyhude bir bekleyiş olur.
Şehit anneleri için şehitlikler çok önemli ve özel yerlerdir. Bu yüzden şehit anneleri şehitliklerin değişmez ziyaretçileridir. Bir şehit annesi son nefesini verene kadar şehitlikleri hayatından hiç çıkarmaz. Her bayramda şehitliklerin değişmez ziyaretçileri yine şehit anneleridir. Arife gününden başlayan bayramın birinci ve sonrasındaki günlerinde devam eden acılı annelerin şehitlik ziyareti, şehitlikte anne ve evladının anlamlı buluşmasıdır. Onların olduğu her yer cennet kokuludur. Cennet kokulu şehitliklerde evladının buz gibi mezar taşına 'evladım' diyerek sarılan bir şehit annesinin acısını anlamak kolay mıdır? Bedriye anne tam 27 yıldır bu şehitliklerin değişmez vefalı çilekeş ziyaretçilerinden annelerinden sadece birisidir. Öyle ki Bedriye annenin ağrıdan vücudunu ayakları taşıyamaz halde iken bile şehitliğe, şehit evladına koşarak geldiğini onu tanıyanlar bilir. Şehitlikleri şehit anneleri hiç terk etmez de başkaları ne diye buna hiç dikkat etmez. Yoksa bu vefasızlık mı, ya da başka bir duyarsızlık mı, bizi terk etmeyen şey! Anlamakta zorlandığımız şey bir insan bu kadar kolay mı birisinin hayatından çıkar bu bilinmez. Ama arayıp soranlar azalınca verilen sözler unutulunca, ister istemez bir burukluk oluşuyor. Hani annesi demiyorlar da niye başkaları hep aranıyor. Çünkü anneler vefasızlık yapmıyor. Bir bayram bile şehitlerini ölüm ayırana kadar yalnız bırakmıyorlar. Belki de bu yüzden, 'Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz' sözü söylenmiş. Hem de tarihini bilmediğimiz kadar eskiden beri… Anlaşılıyor ki vefasızlık ve sevgisizlik eski bir hastalık oluvermiş. İnsanoğlu sadece vefada değil vefasızlıkta da yarış halinde olmuş. Bu çok garip bir durum.
Bu şehitler unutulmasın diye şehit anneleri şehitliklere koşuyor. Onları görmezden gelemeyiz. Onların şehit evlatlarını vatana feda ederken bütün acılarına rağmen nasıl da vatan sağ olsun dediklerini görmezden gelemeyiz. Şimdi o şehitleri şehitliklerde anneleriyle baş başa bırakıp terk edemeyiz. Bu şehitlerin sayesinde bu vatanda her şeyin değeri ve anlamı var. Sadece şehitlerimize değil, onları doğuran şehit annelerine de her zaman vefa borcumuz var. İster tanıyalım ister tanımayalım o şehit annelerine her zaman minnettarız. Bunu unutursak, değerlerimizi bir gün tümden kaybederiz. Samimiyetle şehitlerimizin ve annelerinin değerini bilelim.