Yıllardır hep isteriz hem de her yıl bir öncekine göre oldukça artan bir sayıyla. Barış getirsin deriz, huzur, sıhhat getirsin isteriz, bolluk, refah dileriz. Hem de sadece kendimiz için değil, tüm eş dost, akraba, tanıdık hatta tanımadıklarımıza da. Yetinmeyiz, kimimiz kent ahalisini kimimiz milleti, kimimiz de ümmeti dahil ederiz temenni halkamıza.
Duaya çok inanırım, babam rahmetli de inanırdı, 'dua et oğlum' derdi 'dua et, Allah'a inan ve teslim ol.' İlk duaları babaannemden öğrenmiştim, yatarken ve de kalkarken muhakkak tüm kardeşler dua ederdik, hala da ederiz.
Babaannemin dualarında para pul yoktu, makam mevki de yoktu ama doğruluk vardı, edep, adap, haya, iman vardı. 'Allah'ım beni doğruluktan ayırma' derdik her duada 'dostu yerindirip düşmanı sevindirme, yüzümüzü kara çıkartma' derdik. Allah'tan bizi 'Namerde muhtaç etmemesi' dilerdik. Ve her duamızda mutlaka 'Allah'ım beni ve kardeşlerimi anneme, babama, aileme, milletime, dinime ve devletime hayırlı evlat eyle' diye yalvarırdık.
Yeni bir yıla girerken yine dua ediyoruz, yine dualar edeceğiz, zaten hep ediyoruz, hep de edeceğiz. İnanan insanın dua için vesileye ihtiyacı mı var? Ama alışkanlık işte, belli zamanlarda -kimileri o zamanlara karşı çıksa da- artık adet olmuş hayırlar dilemek. Bundan önceki dileklerin gerçekleşmemiş olması bundan sonraki dileklerin de gerçekleşmeyeceği anlamına gelmez ki? Kaldı ki öyle olsa bile kula düşen istemektir.
Ben aklın ve imanın ilahi bir potada kaynayarak milletin ve ümmetin geleceğinin bilimin rehberliğinde şekilleneceği, kinin, garezin, kıskançlıkların, nefretin, haset ve fesadın ebediyen yok olacağı, onun yerine sevgi, saygı ve fedakarlığın hakim olacağı bir yeni dönem diliyorum Yüce Allah'tan.
Ben, yalanın, riyanın, hırsızlığın, gaspın ve yağmanın olmadığı, tüyü bitmedik yetim hakkının titizlikle korunduğu ve emanete sadakatin namustan sayıldığı günler için yalvarıyorum alemlerin sahibi Yüce Allah'ıma.
Allah'ım sana yalvarıyorum, yalvarıyorum, yalvarıyorum…