Sanal alemin en büyük video paylaşım platformu YouTube, 2007'de Google tarafından 1.65 milyar dolara satın alındı. O sırada şirkette sadece 65 kişi çalışıyordu; yani şirketin satış bedeli, çalışan başına 25 milyon dolar ediyordu. 2012'nin Nisan ayında Facebook, fotoğraf paylaşım uygulaması Instagram'ı 1 milyar dolara satın aldı. Instagram'ın şirket bünyesinde 13 kişi çalışıyordu ve satış bedeli çalışan başına 77 milyon dolara denk geliyordu. 2014 Şubat'ında ise, bu kez mobil mesajlaşma uygulaması WhatsApp 19 milyar dolara Facebook'a satıldı. WhatsApp'ta 55 kişi çalışıyordu ve ödenen bedel, çalışan başına 345 milyon dolardı. Şirketlerin çalışan başına değerindeki bu inanılmaz artış, hızlanan bilgi ve iletişim teknolojilerinin küçücük bir iş gücüyle nasıl büyük değerler ve karlar yaratabileceğine işaret ediyor. Elbette hızlanan teknoloji ile istihdam arasındaki ilişkinin ne yönde bir değişimi dayatmakta olduğunu da aynı tablodan çıkarsamak mümkündür. İleri teknoloji, dev şirket değerleri yaratır, verimliliği artırır ve ekonomik büyümeyi ivmelendirirken, işgücüne olan ihtiyacı her geçen gün biraz daha azaltmaktadır.
Bu olgu, sadece bilgi teknolojileri sektöründe değil, üretim, hizmet ve diğer sektörleri de kapsayan çok daha geniş bir çerçevede kendini hissettiriyor. Tarihte defalarca istihdama teknoloji kaynaklı darbeler vuruldu ve her defasında geçici bunalımların akabinde küresel işsizlik oranları belli bir dengeye tekrar oturabildi. Tarım döneminden sanayi dönemine geçişte işsiz kalan çiftçilerin fabrika işçilerine dönüşmesi gibi, bilgisayarlar ve otomasyon iş gücünü devraldıkça da insanlar üretim sektörlerinden hizmet sektörlerine kayarak gelirlerini koruyabildi. Fakat bu sefer durum farklı. Günümüzde işleri insanların elinden alan yazılım ve makineler, bir tür makine zekasına sahip olan, karar alan, birbiriyle etkileşebilen, esnek, hızlı ve adaptasyon yetisi yüksek sistemler olduklarından, devraldıkları işlere karşılık yaratılan yeni insan işlerini de kısa sürede devralabilecek potansiyele sahipler. Tarihte ilk defa makinelere kaptırılan işler karşısında insanlar için yaratılan işlerin oranı düşüş gösteriyor ve üretimden hizmete her sektör hızla insansızlaşacağa benziyor. Diğer deyişle işlerin sonu geliyor.
Her geçen yıl, daha fazla sayıda iş ve meslek dalı, 'Endüstri 4.0' olarak adlandırılan belli bir konsept uyarınca otomasyon dalgasının etkisi altına girmekte. Siz şu an bu satırları okurken ABD'nin, Almanya'nın yahut Japonya'nın pek çok eyalet ve kentlerinde karanlık fabrikalar faaliyet gösteriyor. Üretim hatlarında bir tek insan çalışmadığı ve tüm işi ışığa ihtiyaç duymaksızın gece gündüz durmadan çalışabilen endüstriyel robotlar yaptığı için fabrikalarda artık ışık yanmıyor. Tekstil ürünlerini bilgisayarla kontrol edilen otomatik dikiş makineleri dikiyor. Bir gün içinde koca binalar inşa edebilen büyük ölçekli üç boyutlu yazıcılar yavaş yavaş inşaat işçilerinin yerini alıyor. Tarımda meyve toplama gibi bugüne kadar insan elinin duyarlılığını gerektiren hassas işler dahi tümüyle makinelerle yapılabilir duruma geldi.
Üretim sektörü ile birlikte hizmet sektörü de otomasyon furyasından nasibini alıyor. Artık anket şirketlerinin yerini Facebook istatistikleri, reklamcıların yerini Google algoritmaları, gazetelerin yerini Twitter ve Youtube akışları, sekreterlerin yerini sanal asistanlar, çağrı merkezlerindeki insanların yerini chatbot'lar, banka memurlarının yerini atm'ler ve aplikasyonlar dolduruyor. Androidlerin garsonluk yaptığı restoranlar ya da temizlikçi robotların paspasladığı havaalanları çoktandır bilimkurgu olmaktan çıkıp gerçek hayata adım atmış bulunuyor. Amerika'da, Avrupa'da ve Asya'da robot bakıcıların istihdam edildiği yaşlı bakımevleri açılıyor. Alışverişinizi yaptıktan ve ödemeniz cep telefonunuzdaki sensörler tarafından otomatik olarak gerçekleştirildikten sonra tek bir insanla bile muhatap olmadan çıkıp gidebildiğiniz insansız süpermarketler dünyanın dört bir tarafında çoğalmaya başladı. Eğer California gibi bir yerde yaşıyorsanız internetten verdiğiniz bir siparişin elinize ulaşması için günlerce bir insan kuryeyi beklemenize gerek yok, paketiniz kısa sürede bir drone tarafından evinizin bahçesine bırakılabilir. Bugün California veya Tokyo gibi dünyanın gelişmiş ülkelerinin büyük ve zengin kentlerinden başlayan bu köklü değişim dalgası, kısa bir zaman zarfında dünyanın hemen tüm kentlerinde sıradanlaşacaktır.
Yakın bir gelecekte otonom arabalar, uçaklar, trenler ve gemilerin yaygınlaşmasıyla milyonlarca şoför, pilot, makinist ve kaptan işini kaybedecektir. Tabii yakıt istasyonlarındaki pompacılardan trafik polislerine ve hava kontrol kulelerinde görevli insanlardan demiryolları görevlilerine değin bir yığın başka çalışan grubu da onlarla aynı akıbeti paylaşmak zorunda kalacaktır. Doktorlar, avukatlar ya da muhasebeciler gibi 'beyaz yakalı' olarak tabir edilen ve geniş bir karar alma, yaratıcılık ve empati yeteneği ile iş gören kişilerin bahse konu dönüşümden çok fazla etkilenmeyeceği sanılıyorsa burada da büyük bir yanılgı vardır. Çünkü insan doktorlardan çok daha başarılı yüzdelik oranlarla teşhis koyabilen ya da insan avukatlardan çok daha hızlı ve doğru şekilde dava sonucu tahmininde bulunabilen yapay zeka tabanlı uzman sistemler şimdiden hayata geçirilmiştir. Askerler, polisler ve diğer kolluk birimlerinin işleri de kesinlikle güvende değildir. Sınır kapılarında devriye gezmesi için tasarlanan askeri robotların, insansız hava araçlarının, otonom silahların, gelişmiş kamera sistemlerinin, yüz tanıma programlarının, uyduların ve daha nice teknolojinin gelişimine tanıklık ettiğimiz günümüzden yakın geleceğe doğru biraz dikkatli bir bakış bile, tüm bu mesleklerin kolayca insansız hale getirilebileceğini görmek için yeterli olacaktır. Haftaya devam…