Geleceği konuşmaya ufak bir es verelim, haftaya devam ederiz. Bugün, bir müddettir tartışılan güncel konulardan birine değinmek istiyorum. Gazeteci Yılmaz Özdil ve 2,500 TL'lik özel baskı 'Mustafa Kemal' kitabı sağ olsun; sayesinde ülkemizde ilk defa kitaplar gündem oldu. Ben de hazır yeri gelmişken kitaplara, bilhassa pahalı kitaplara dair birkaç kelam etmenin keyifli olabileceğini düşündüm.
Önce şu soru ile başlayalım: Yılmaz Özdil'in gündemdeki kitabına 2,500 TL ödenir mi? Parası olan ve almak isteyen insanlar ödedi, ben ödemezdim. Kitabın 35 TL'lik versiyonunu alıp okudum. Kitapta dipnot yok, kaynakça yok, indeks yok. Konuların işlenişinde kronolojik bir sıra yahut herhangi bir düzen yok. Bugüne kadar yerli ve yabancı yazarların kaleminden çıkan çok nitelikli Atatürk biyografileri okumuştum, bunlardan bazılarının özel baskıları yapılsa belki yüksek fiyatlara satın alıp kütüphaneme koymayı düşünebilirim. Ama Özdil'in kitabını okurken bir biyografi kitabından ziyade uzun bir köşe yazısı okuyormuş hissine kapıldım ve açıkçası koleksiyon amaçlı saklanacak değerde bir eser olduğu düşüncesi bende hiç uyanmadı.
Elbette Özdil'in Atatürk'ü geniş kitlelere yeniden hatırlatmak ve gündemde tutmak gibi iyi bir niyetle kitabını yazmış olması, kimileri açısından kitabı değerli görmek için yeter sebep olabilir. Kitapta açıklayıcı dipnotlar veya yararlanılan kaynaklara atıflar olmaması gibi beni rahatsız eden yönler, başkalarını rahatsız etmeyebilir; hatta okuma kolaylığı sağladığı gerekçesiyle hoş karşılanabilir. Neticede bu kitabın özel baskı versiyonuna gönül rahatlığıyla 2,500 TL verecek vatandaşlar bulunabilir ve zaten bulunduklarını gördük. Serbest piyasa ekonomisinde kimsenin yasal çerçeve içerisinde hareket eden bir yazara, yayınevine ya da özgür iradesiyle para harcayan vatandaşlara hesap sorma hakkı olamaz. Benim kitabı fazla beğenmemem ve özel baskısına 2,500 TL vermezdim demem, ancak beni bağlar. Beğenen de beğenebilir ve satın alabilir.
Bu yazıda ele almak istediğim asıl mesele farklı. Özdil'e yöneltilen eleştirilerin çoğu '2.500 TL'ye kitap olur mu?' noktasında yoğunlaştığı için ben asıl o meseleye gireceğim. Benim gibi kitaplara ve kitabiyat konularına meraklı herkes bilir. Bazı kitaplar çok pahalı olabilmektedir. Örneğin tarihi değeri olan ve nadir bulunan birtakım eski el yazmaları böyledir. Bazen bir tanesi, şans eseri bir sahafın eline geçer. Eğer bir resmi arşive, devlet kütüphanesine veya müzeye gönderilmesi gerekiyorsa gönderilir. Sahaf kitabı satma kararındaysa hemen ülke ve dünya genelindeki belli koleksiyonerlere haber gider. Son aşamada kitap, ya uzun pazarlıklar ya da mezat yoluyla on binlerce dolara varabilen yüksek fiyatlarla bir meraklısına satılır. Ülkemizde Ortadoğu, Osmanlı ve İstanbul tarihi üzerine bu tarz nadir kitaplardan oluşan eşsiz bir şahsi koleksiyonun sahibi, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç'tur. Koç, Salacak'taki boğaza nazır bir yalının tamamını kütüphanesine tahsis etmiştir ve değerli kitaplarını o yalının ısı ve nem ayarlı odalarında muhafaza etmektedir.
İmzalı ve ithaflı kitapları biriktiren koleksiyonerler de vardır. Söz gelimi, Peyami Safa tarafından Sait Faik için yahut Vladimir Nabokov tarafından Virginia Woolf için imzalanmış bir roman bir gün elinize geçiverirse, bu kitabı yine çok yüksek fiyatlarla satabileceğinize şüpheniz olmasın. Türkiye'de Türk yazar ve şairlerin imzalı kitaplarına odaklı böyle bir koleksiyon, edebiyat araştırmacısı ve yazar Prof. Dr. Haluk Oral'da bulunuyor.
Bir diğer koleksiyoner grubu, "first edition" peşinde koşar. Yani bazı önemli yazarların önemli kitaplarının ilk baskılarını toplamak ve biriktirmekle uğraşırlar. Charles Darwin'e ait "Türlerin Kökeni"nin veya Karl Marx'a ait "Kapital"in orijinal dilindeki ilk baskısından bir nüsha sahibi olmak isterseniz ve şansınız yaver gidip dünyanın bir köşesindeki bir sahafta ya da galeride satılık bir tane bulabilirseniz, en azından bir ev parası ödemeye hazır olmalısınız. Ülkemizden bir örnek göstermek gerekirse, ünlü jeolog Prof. Dr. Celal Şengör ve kütüphanesi gösterilebilir. Şengör'ün müstakil evinin birkaç katını kaplayan kütüphanesi, doğa bilimleri ekseninde aşağı yukarı böyle bir koleksiyona ev sahipliği yapmakta.
Başka pahalı kitaplar da var. İlk akla gelenler "limited edition" denen sınırlı baskılar. Arada sırada bazı yazarların çok okunan kitapları, yayınevleri tarafından özel baskı şeklinde ve bir defaya mahsus olmak üzere yeniden basılıyor. Sınırlı sayıda olan bu özel baskılar, genelde eserin ilk yayımlanışının 100. yıldönümü gibi bir nedenle ya da yazarının 200. doğum günü gibi bir vesileyle yapılıyor. Elle ciltlenen, kaliteli malzemeden üretilen, kuşe kağıt kullanılan, sayfaları renklendirilen, evladiyelik tabir ettiğimiz bu kitaplar da haliyle biraz pahalı oluyor. Hele birinci elleri tükenip sahaflara düştüklerinde daha da pahalanıyorlar. İşte Özdil'in kitabının 2.500 TL'lik ve 1881 adetle sınırlı özel baskısı da bu sınıfa giriyor.
Bir de tek tek pahalı kitaplara değil, ama kitaplarının toplamına bir servet akıtanlar vardır. Bunlar yöntemleri itibariyle diğer koleksiyoner tiplerinden ayrılırlar, çünkü yaptıkları iş değerli kitap biriktirmekten ziyade şahsi bir uzmanlık kütüphanesi yaratmaktır. Eski, yeni, pahalı ve ucuz binlerce kitap içeren kütüphanelerinin büyük kısmı, kendi çalışma alanları olan spesifik bir veya birkaç konuda yazılmış kitaplardan oluşmaktadır. Her an ellerinin altında olmasını istedikleri, ileride okumayı planladıkları, araştırmalarında yararlanmak üzere stokladıkları ya da kütüphanelerinde mutlaka yer alması gerektiğini düşündükleri kitapları ömürleri boyunca satın almaya devam ederler. Ülkemizde Prof. Dr. Zafer Toprak'ın halihazırda yaklaşık 150 bin kitap içerdiği söylenen, tarih ve iktisat temalı kütüphanesi bu kategoriye iyi bir örnek olsa gerektir. Rahmetli tiyatro ve sinema sanatçısı Saim Nahit Bilge'nin tiyatro kitaplarından oluşan zengin kütüphanesi de burada anılabilir. Dünyadan ise yakın zamanda hayata veda eden Prof. Umberto Eco'nun Dünya ve Avrupa tarihi kitaplarının ağırlıkta olduğu muazzam kütüphanesi aklıma geliyor.
Şüphesiz yukarıda saydıklarım dışında birçok farklı kitap koleksiyon tarzından bahsedilebilecek ve birçok koleksiyoner de sayılan hiçbir kategoriye tam olarak yerleştirilemeyecektir. Ancak hepsinin ortak bir noktası varsa, o da kitaplara duydukları bitip tükenmez tutkudur. Herkes için sadece iki kapak arasındaki bir muhtevadan ibaret olmayan kitaplar, bazı insanlar için birer cismani varlık olarak da değer taşıyabilmektedir. Kimileri koleksiyonunu yapmak, kimileri istediği anda ulaşabilmek, kimileri kütüphanesine koyup izlemek, kimileri birlikte yaşamak, kimileri koklamak ve kimileri okşamak için kitaplara varını yoğunu harcayabilir. Evet; bu pahalı, lüks ve rafine bir zevk. Belki patolojik tarafları da söz konusu. Ama parasını takılar, spor otomobiller veya anlamsız eğlencelerdense, kitaplara, dergilere, atlaslara harcayan insanları herhalde ayrı bir yere koymak gerekir.
Kaldı ki kitap koleksiyonerleri ve diğer biriktiriciler, çok önemli bir fonksiyon üstlenirler. Onlar olmasa nice değerli ve nadide kitaplar, ya kaybolup gitmiş ya da çoktan çöplüklerden toplanıp kilo işi satıldıkları kağıt fabrikalarında hamur haline getirilmiş olurlardı. Oysa koleksiyonerlerin kütüphanelerinde itinayla korunuyorlar. Bazen son sahipleri gibi kitap tutkunu olan çocuklara ve torunlara intikal ediyor, bazense sahipleri ölünce başka kitap tutkunlarına veya üniversite kütüphanelerine devroluyorlar. Her halükarda birilerinin istifadesine açık kalmaya devam ediyorlar.
O halde esas soruyu sorarak ve cevaplayarak bitireyim: Bir kitaba 2,500 TL verilir mi? Parası olan tabii ki verebilir. Kitabına göre 25,000 TL de, 250,000 TL de verilebilir. Ve verenler vardır, hep olacaktır…