n

n
n Üç gündür İstanbul dayım. Ocağın ikinci yarısına girereken sanki pastırma yazından kalma bir sonbahar güneşi var. Hava berrak, güneş pırıl pırıl ve ısıtıyor. Kızım ve oğlumla birlikte İstanbul daki bu havanın tadını çıkarmak kararındayım. Hiçbir şeyi dert etmiyorum. Kim vurmuş, kim vurulmuş, umurumda değil. Kavga benim değil ki uımurumda olsun. Ne kanlı çeteye ah vah edecek halim var ne de kerametleri kendilerinden menkul Türk ve Türkiye sevgisizi gazete ve televizyon kuşlarının her biri diğerinden saçma ve hemen hepsi Türk ve Türk Devleti ne kin kusma ve çamur atma hezeyanlarını okuyacak ve dinleyecek zamanım var.
n
n
n
n Anadolu yakasından Avrupa yakasına (daha doğrusu Şu Bizim Rumeli! Yakasına) geçiyoruz. Radyoyu açıyor kızım, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşuyor. Paris te öldürülen üç PKK lının taziyesine giden ve Milli Mücadele de Ege de Rumlara etnik temizlik uygulamışız diyen CHP Milletvekili Hüseyin Aygün e ve onun üzerinden CHP ye ve Genel Başkan Kılıçdaroğlu na vuruyor. İşte CHP bu diyor. Yerden göğe kadar haklı vurmakta, Kuva-yı Milliye yi, Milli Mücadele yi etnik temizlik olarak niteleyen bu sakat zihniyete. Ama birden şeytan dürtüyor beni, aklıma Milli Mücadele diye bir şey olmadı. Yunanlılar İzmir e hiç çıkmadı. Şehitlikler sembolik, içlerinde şehit yok diyen bir başka milletvekili geliyor. Milli Mücadele’yi etnik temizlik olarak niteleyen bu vekille inkar eden ve bir yalan olarak lekeleyen o vekilin fiilleri arasında ne fark var? Ben fark göremiyorum, ikisi de tarihe kara çalma, ikisi de Türk milletine haksızlık ve hakaret. Sahi o milletvekili hangi partiye mensuptu? Ve Sayın Başbakan o vekile de, o vekilin partisine de diskur çekmiş miydi? Ben hatırlamıyorum. Hatırlayan varsa bana da hatırlatsın lütfen.
n
n
n
n Hiçbir şeyi kafama takmayacaktım ve İstanbul un bu güzel havasında hem kendi dünyamı hem de sizlerin dünyasını karartmayacaktım ama ne mümkün. Yazmak için bilgisayarın başına oturuyorum ve yazmadan önce son haberlere göz atmak için İnternet e giriyorum. Selahattin Demirtaş bütün heybeti ve bütün açık yürekliliğiyle karşımda. Görüşmelerde -müzakere ve mütareke mi demeliydi yoksa- olan bitenin onlar açısından ne anlama geldiğini çok net ifade ediyor: Sadece Kuzey Kürdistan ın değil bütün Kürtlerin kaderi belirleniyor. Onun için bütün Kürtler sürece katılmalı ve katkı vermeli.
n
n
n
n Gerçeği bu kadar açık söyleyen hasma kızmalı mı yoksa belki uyanmamıza katkı sağlar düşüncesiyle teşekkür mü etmeli? Olay bu kadar nettir, ne demokrasidir, ne insan haklarıdır, sadece ve sadece Büyük Kürdistan a giden yolda bir taktik manevradır. Ol hikaye bundan ibarettir. Hala kendisini Türk hissedebilenlere ve hala Ne Mutlu Türküm Diyebilenlere duyurulur.
n
n
n