n
n n
n n
n n
n n Gürün’deyken ve çocukken biz kediye pisik, köpeğe it derdik. Ne kediyi hor görmekti kastımız ne de köpeğe tepeden bakardık; tam tersine her ikisini de çok severdik ama biz köpeğe it, kediye pisik derdik. Büyüklerimiz küçükleri “it oğlu it” diye severlerdi. Bir de “eşeğin sıpası” diye.
n n
n n Önce bir kedim oldu, ortaokul birdeydim. Bir gece sancılandı; iki saat kadar o can çekişerek miyavladı ben hıçkıra hıçkıra ağladım. Veteriner kimdir bilmezdik. Zaman zaman baytar gelirdi köye ama biz baytara gidemezdik. Kedimi de götüremedim ve kedim benim gözyaşlarımla ıslanarak öldü. O gündür bugündür bir daha kedim olmadı.
n n
n n İlk itim yine ortaokul yıllarımda kedimin ölümünden bir yıl sonra oldu. Siyah bir zağardı. Rahmetli Hasan Hüseyin Korkmazgil’inmiş. Hani şair Hasan Hüseyin var ya, işte onun. Gürünlüydü kendisi. Stalin’di itin adı. Geldiğinin ertesi günü bizim köy ikiye bölündü; bir kısmı “sırf Stalin’in adını anabilmek için itin adını Stalin koyduğunu” söyleyerek rahmetlinin komünistliğine karar verdi. Köylünün öbür kısmı ise “Adam komünist olsa itine Stalin der mi?” diyerek onu beraat ettirdi. Ben yıllar sonra öğrenecektim Rusların demir yumruk diktatörü Stalin’in o yıllarda Komüntern tarafından aforoz edildiğini. Köylü Komüntern’in aforozunu hiç öğrenemedi ama Stalin’in tavuk hırsızı olduğunu iki gün sonra öğrendi ve hem komünist diyenler hem de olmadığını savunanlar ortak bir kararla Stalin’in köyden gönderilmesini bana tebliğ etti.
n n
n n İlk pisik sahipliğim ölümle, ilk köpek sahipliğim de sürgünle son bulmuştu. Aradan yıllar geçti ben ve Gürünlüler pisiğe kedi, ite köpek demeyi öğrendik. Yukarıda da söylediğim gibi ondan sonra hiç kedim olmadı fakat belli bir yaştan sonra çok köpeğim oldu. Kontes, Haydut, Prens, Çirkin hayatımızda hep yer bıraktı. Şimdilerde bir köpeğim, yok hayır iki köpeğim daha var. Biri resmen ve sadece benim, bizim. Diğeri bizim mi başkasının mı, belli değil. Bizim bahçede yaşıyor ama başka sahipleri de var. Onlar bakılacak bir bahçe ve bakacak insanlar aramışlar, bizi buldular. Şimdi bizim bahçemizde ama onlar da her sabah, her akşam geliyor, seviyor, bakıyor ve gezdiriyorlar; biz de seviyoruz, bakıyoruz ve gezdiriyoruz. Biz sadece bir köpek kazanmadık bir dost aile sahibi olduk.
n n
n n Öbür köpek mi? Adı Zeybek, beş yaşında erkek ve hergele bir Terrier. Üç ay kadar önce komşudaki bir kızın kokusunu aldı, birkaç gece kaçtı, kayboldu ama sabahleyin geldi. Hovardalıktır dedik, gelir geçer sandık ama bir sabah gelmedi. Ararken, tararken Büyükşehir Belediyesi Hayvan Barınağı’nda bulduk izini. Trafik kazası geçirmiş, yaralanmış, ayağı kırılmış. İnsan evladıymış çarpan aracın sürücüsü, nice insanı koyup kaçan çiğ süt emmişlere inat bizimki “köpektir” deyip basıp gitmemiş, hayvan barınağına naklini sağlamış.
n n
n n Ben bu kaza oluncaya kadar ne hayvan barınağını görmüştüm ne de veteriner fakültelerinin ne işe yaradığını bilirdim. Harika bir barınak; yapanlar, yönetenler sağ olsunlar. Ve muhteşem bir insan Prof. Dr. Ahmet Özat Hoca ve pırıl pırıl ekibi. Üniversiteye her gidişimde onlarca hayvanın o insanlar tarafından büyük bir titizlik, hassasiyet ve şefkatle sağlığına kavuşturulmasını izliyorum. Ve her seferinde çocukluğumda “it” dediğimiz köpeklerdeki sadakati, sevgiyi daha bir derinden görüyorum. Ve insanoğlunun her geçen gün artan vefasızlık örnekleri karşısında köpeklerin vefasına biraz daha fazla sevgi ve hatta saygı duyuyorum. Kimi insanların köpekleştiği bir dünyada köpeklerin insani değerleri o kimi insanlardan daha çok koruması ve yaşatmasına kim şapka çıkarmaz ki?
n n
n