Seçim sonrası, özellikle de dün yapılan açıklamaları okuyunca başlıktaki soruyu sorma ihtiyacı duydum. Partilerden yapılan açıklamalara bakılırsa sadece bir kişinin ya da bir partinin kazandığı seçimin kaybedeni yok. Kazanamamayı kaybetmemek sanan ya da bize öyle kabul ettirmeye çalışan bir düşüncenin neredeyse tüm partileri kuşattığını görmek üzüntü verici.
Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyan Meral Akşener de, Muharrem İnce de, Temel Karamollaoğlu da, Selahattin Demirtaş da, Doğu Perinçek de -hiç lamı cimi yok- kaybetmiştir. Hem de açık ara. Bunu cafcaflı sözlerle perdelemek asla mümkün değildir. Buna kalkışanlar ancak kendilerini kandırırlar toplumu değil. Seçimin bir galibi vardır o da Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Partiler bazında meseleye bakıldığında AKP de, CHP de, İP de, SP de, VP de kaybetmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi artık Recep Tayyip Erdoğan'ı değil Sayın Erdoğan AKP'yi taşıyor. Liderin cumhurbaşkanlığında aldığı oyun partinin TBMM seçimlerinde aldığı oydan 10 puan fazla olmasının başka bir açıklaması yoktur.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim öncesi demokrasinin önünün açılmasında gösterdiği tavır CHP'nin seçimde aldığı yenilginin mazereti olamaz. CHP birçok ekonomik göstergenin ve dış politika gelişmelerinin iktidarı sıkıştırdığı ve de 2 milyon civarında genç seçmenin devreye girdiği bir süreçte oy artıramıyor, üstelik de bunu çeşitli açıklamalarla başarı diye sunmaya kalkışıyorsa yanlış olur. CHP bu seçimde kazanmamış kaybetmiştir.
Aynı şeyi İyi Parti için de söylemek mümkündür. Kurucular kurulu ve özellikle de aday listeleri açıklanmadan önce 'milli merkez' olma yönünde işaretler veren ve toplumda büyük ilgi uyandıran İyi Parti ve Merak Akşener'in seçimden başarıyla çıktığını söylemek mümkün değil. Abdullah Gül dayatmasına direnmesi, halkın imzasıyla aday olma konusundaki kararlılığı ne kadar doğru ise seçimden beklenenin çok altında bir oyla ve de kötü bir sonuçla çıktığı da o kadar doğrudur.
MHP'nin, 'çöktü çöküyor, dağıldı dağılıyor' söylemlerini ve beklentilerini boşa çıkartması bu seçimin en büyük sürprizidir. Bunu bir açıdan başarı olarak kabullenmek de mümkündür. Ama Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının 1965'in 31 Mart'ında Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne girmesiyle başlayan 'Türkiye'yi çağlar üstü bir sıçrayışla medeniyetler aleminin en ön safına geçirme' iddiasındaki Milliyetçi Türkiye yürüyüşü hala yüzde on küsurlarda ise bu çok da övünülecek bir başarı olmasa gerek. MHP hareketi 53 yılın sonunda hala hükümet kurma ya da cumhurbaşkanı olma yerine hükümeti kontrol etme ya da ittifakla bir başka partinin genel başkanını cumhurbaşkanı seçtirme noktasında mı olmalıydı?
HDP siyasetini açıktır ki, sadece ve sadece etnik kimlik üzerine kurmuştur. Meseleye bu açıdan bakıldığında alabileceği oyu almış gözüküyor. Bu oy onları ne uzatır ne de kısaltır ne de iktidara taşır; zaten onların da öyle bir iddiası olduğunu duyan da sanan da yok. Muharrem İnce'nin ve hatta Meral Akşener'in beklenen oyu alamamasında acaba HDP'ne birinin çok açıktan ve çok net, diğerinin de dolaylı mesajlar vermesinin ne kadar etkisi olmuştur, merak etmeyi ve araştırmayı değmez mi?
Bütün bunlardan sonra bir daha soruyorum: Sahi bu seçimin mağlubu yok mu? Varsa kimler?