n
n n
n n O köylüyü anlıyorum da seni anlamıyorum sevgili kardeşim. O köylü var ya o köylü; hani şu, Yunanlı İzmir’e çıktığında 9. Ordu Kıtaatı Müfettişi Yaver-i Fahri Hazret-i Şehriyar-i Mirliva Mustafa Kemal’e “Benim vatanım aha bu tarla, Yunan buraya gelinceye kadar benden sana fayda yok Paşam” diyen köylü. -Kavaklı mı, Havzalı mı meçhul- o köylü haklıydı aziz kardeşim. Bir kardeşini Çanakkale’de, diğerini Galiçya’da bırakmıştı ve evde kalan iki dul, yedi yetim, bir de kendi karısı ve çocukları, tam on dört horanta o toprağa, o toprağı yaran sapanın ucuna bakıyordu yaşamak için. Ve o toprağı sürecek, ekecek, ürününü biçecek bir tek kendi kalmıştı geride. O haklıydı “Yunan aha şuraya gelinceye kadar benden sana hayır yok Paşam” derken. O haklıydı kendine yeni bir sınır çizerken. Ama yine de Yunan’ın Havza’ya gelmesini beklemedi “gün bu gündür” deyip çakaralmazını sırtlandı ve “Yastığımız mezar taşı, yorganımız kar olsun/ Biz bu yoldan dönersek namus bize ar olsun” diyerek bilmem kaçıncı defa cepheye yollandı. Bu vatan sana o kahramanların emanetidir.
n n
n n Yıllarca savaşmaktan yorgun ve yoksul düşmüş o köylüyü anlıyorum da onların emanetinde onların aziz hatıralarından habersiz ya da daha vahimi haberdar ama o hatıraya saygısız ve sahipsiz yaşayan seni anlamıyorum, anlayamıyorum sevgili kardeşim. Bölgen yeniden harmanlanırken, ülken gizli pazarlıklarla yeniden şekillenirken ve üç beş çapulcu devlet içinde devletmiş gibi davranırken susan, sinen seni anlamıyorum. Anlamak istiyorum ama elimde değil anlayamıyorum. İstiklal Marşı’nın büyük şairi Akif ve onun “His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin?/ Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin” mısraları geliyor aklıma.
n n
n n Kardeşlerini cephede bırakan o köylü gün geldiğinde dul ve yetimlerini geride bırakarak cepheye koştu. Senin kimseyi geride bıraktığın yok, bırakmana, elde silah cepheye koşmana da gerek de yok. Senin silahın akıl, senin silahın yürek, senin silahın dil ve senin silahın oy. Ve Hakkari ve Diyarbakır ve Şırnak ve başka yerler sana İzmir’den daha uzak değil. Dün İzmir’e işgal orduları girmişti mezalim yapıyordu, bugün buralarda hainler bayrak açıyor, devletçilik oynuyor. Ve sen seyrediyorsun. Hatta seyretmiyorsun bile; arkanı dönüyorsun, kulaklarını tıkıyor, gözlerini kapıyorsun. İhanetin verdiği tiksintiden mi yoksa küstahlığın yarattığı tırsmadan mı? Sormaya utanıyorum.
n n
n n Kime oy vermişsen vermişsin, kime oy vereceksen ver ama milli meselede artık bu oynanan oyuna, bu ihanete “dur” deme zamanının geldiğini ve hatta geçmekte olduğunu gör ve lütfen en gür sesinle “dur” de. -İnşallah kalmazsın ama- bunu er veya geç demek zorunda kalacaksın. Sen demek istemesen de senin suskunluğundan cesaret alan ve her geçen gün biraz daha şımaran ihanet, bunu sana dedirtecek. Bıçak kemiğe dayanmadan, kurşun yüreğe ulaşmadan ve yara müzminleşmeden “dur” de bu ihanete. Tarihin seni mahkum etmemesi için sen ihaneti mahkum et.
n n
n n Senin genlerinde “yorgun ve yoksul haliyle” bile yedi düvele kafa tutan ve sana hür ve bağımsız bir vatan ve devlet bırakan o köylünün geni, senin damarlarında o köylünün damarlarındaki kan ve o kandaki kudret var. Senin cevheri aslini biliyor, seviyor ve sayıyorum. Ve işte suskunluğunu, durgunluğunu bunun için anlayamıyorum. Gün ikindiye döndü sevgili kardeşim; akşamın eli kulağında. Geceleri aydınlık kılacak ışık sende…
n n
n