Babası köylüydü. O okudu, İstanbul Teknik Üniversitesi’ni bitirdi,
mühendis oldu, DSİ genel müdürü oldu, işadamı oldu. Siyasete girdi, AP
genel başkanı, milletvekili, başbakan yardımcısı, başbakan oldu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 9’uncu cumhurbaşkanı oldu. O Süleyman
Demirel’dir.
Bir tornacının oğlu olarak dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi
İktisat Fakültesi’ni bitirdi. Yurtdışında lisansüstü eğitim aldı.
İslam Kalkınma Bankası’nda çalıştı. Siyasete atıldı, milletvekili,
bakan, başbakan ve cumhurbaşkanı oldu. Abdullah Gül, Türkiye
Cumhuriyeti’nin 11’inci cumhurbaşkanıdır.
Babası ailesinin ekmeği uğrunda baba toprağını terk etmiş bir
kaptandı. O İstanbul’da dünyaya geldi. Okudu, çalıştı, İktisadi
Ticari İlimler Akademisi’ni bitirdi. Siyasete girdi, partisinin il
başkanlığını yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanı oldu. Hapis
yattı, çıktı. Parti kurdu, genel başkan oldu. Milletvekili seçildi,
başbakan oldu, 12 yıl hükümeti idare etti. O Recep Tayyip Erdoğan ve o
şimdi Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanı.
Onları Cumhuriyet okuttu. Süleyman Demirel “Cumhuriyet’e şükran borcum
var” der. Atatürk, İsmet İnönü ve Celal Bayar hariç diğer
cumhurbaşkanlarını da başbakanları da bakanları da Cumhuriyet
okuttu. Müslüman Türkün iş, meslek ve sermaye sahibi olması da biraz
İttihat Terakki’nin ama daha çok Cumhuriyetin eseridir.
Günümüz Türkiye’si de doğrusu ve yanlışlarıyla Cumhuriyetin eseridir.
Cumhuriyet tarihini ikiye bölmek ve son on küsur yılı kutsamak için
ilk seksen yılı “tu kaka” ilan etmek; hem gerçeklere uymaz hem de
vicdana sığmaz. Son on küsur yılda başarı diye sunulan her şeyin “ilk
seksen yıla” kısacası “Cumhuriyete şükran borcu” vardır. Ne kadar
kutsanırsa kutsansın son on küsur yıl, ne kadar karalanırsa
karalansın, ne kadar yok sayılırsa sayılsın hala birçok alanda ilk
seksen yılın başarısını yakalayamamıştır.
Ispartalı bir çiftçinin, Kayserili bir tornacının ve Rizeli bir
kaptanın oğlunun makamların en yücesine ulaşabilmesinin yolunu açan da
o yolun taşlarını döşeyen de henüz yüz yaşını idrak etmeyen bu
Cumhuriyet’tir. Ve bu Cumhuriyet hepimizin ortak varlığı, ortak değeri
ve ortak başarısıdır. Her gelen günün her geçen günden daha iyi, daha
güzel ve daha varlıklı olması; hayatın gereğidir, dünün geriliğini
göstermez çağın ileriye gidişine işaret eder. Bugün nasıl dünü
geçtiyse yarın da aynı şekilde bugünü geçecektir. Ama bu yarınların
bugünü inkar hakkını onlara vermeyecek ve onların bugüne şükran
borcunu ortadan kaldırmayacaktır.
İsimlerini örnek olarak saydığım Sayın Demirel de Sayın Gül de ve
Sayın Erdoğan da eğitimleri, meslekleri ve ulaştıkları makamları
itibariyle babalarından çok çok ileridedirler ama buraya gelişlerini
de babalarına borçludurlar. O çiftçi, o tornacı ve o kaptan babanın
emekleri, alın teri, göz nurudur o üç insanı makamların en üstüne
taşıyan. O üç insanın başarı öyküsünün mimarı diğer o üç insandır.
Bu üç isim en tepedeki üç örnek. Cumhuriyet her kademede her alanda
sayısız başarı örnekleriyle doludur. Ve bir sonraki nesil başarısını
bir önceki neslin emeğine ve fedakarlığına borçludur.