Eğer bu ülkede şuraya veya buraya bir çivi çaktıysanız ve hele de taş
üstüne taş koyduysanız övünmek en doğal hakkınız, hem de yerden göğe
kadar. Övünün, hem de sonuna kadar ve hatta isterseniz abartarak
övünün. Ama ne olur sizden önce çakılan çivileri ve konan taşları
görmezden gelmeyin, yok saymayın.
Milli Eğitim Bakanı, bu hükümetin de Türk siyasetinin de
entelektüellerinden birisi kabul edilir. Hem ilmi hem irfanı temsil
eder. Bakanlık yeni bir kampanya başlatmış, okullarda süt içme günü.
Onun tanıtım töreninde konuşuyor Sayın Bakan. Bugünün kampanyasını
altı yedi yaşındaki çocuklara elli altmış yıl önceyi yererek
anlatıyor. 'Bir başka ülkenin bağışladığı süt tozunu veren günlerden
bugünlere gelinmiş!'
Bugünlerin başarısını anlatmak için o günleri yermeye gerek yok.
Bugünler o günlerden çok ileride. O günler de bir önceki günden, bir
önceki gün de daha önceki günden ileriydi ve yarınlar da bugünlerden
ileri olacak.
O ABD bağışı süt tozlarının okullarda çocuklara verildiği dün Adnan
Menderes'in dünüdür; yani 'ustanın' dünü.
HİÇ TARTIŞMA KONUMUZ YOKTU
Gözümüz aydın nur topu gibi bir tartışma konumuz daha oldu. Bundan
dolayı Çarşamba Kaymakamı Sayın Caner Yıldız'a ne kadar teşekkür etsek
az. Yeni tartışma konumuz "25 Aralık 1989 tarihinde kurşuna dizilerek
idam edilen Romanya Devlet Başkanı Nikolay Çavuşesku ve eşi Elena
Çavuşesku'nun mezarlarının Çarşamba'da olup olmadığı.'
Bizim Genel Yayın Yönetmenimiz Necdet Uzun'a göre Sayın Caner Yıldız,
bir taraftan Çarşamba'nın reklamını yaptı, diğer taraftan da bu
paylaşımla 'bu memlekette basının daha çok neyle ilgilendiğini ironik
bir biçimde anlattı.'
Gazete Gerçek Genel Yayın Yönetmeni Hayati Kaynar'a göre de 'durduk
yerde, kel alaka mevzu yarattı.'
Öyle veya böyle ne güzel işte, bir tartışma konusu çıktı bize. Hem de
hiç tartışma konumuz kalmamışken ve can sıkıntısından patlarken.