Ülkemizde, kadınlara seçme ve seçilme hakkı pek çok Avrupa ülkesinden önce tanınmıştı. 3 Nisan 1930'da belediyelerde,26 Ekim 1933'te köy ihtiyar heyeti ve muhtarlık seçimlerinde,5 Aralık 1934'te de TBMM seçimlerinde kadına seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır.
Aradan doksan yıl geçmiş olmasına rağmen kadınlarınızın bu hakkı yeterince kullanabildiğini söyleyebilir miyiz?
Eğitim ve çalışma hayatında, erkeklerin gerisinde bırakılan kadınlar, seçimlere katılabilme oranında da geride bırakılıyor. Açıklanan yerel seçim listelerindeki adaylara bakın, görürsünüz. Birkaç göstermelik adayın dışında, her iki ittifak listesi de neredeyse kadınları yok saymış.
Kadınlarımızın siyaset sofrasındaki yeri de 'öküzümüzden sonra' geliyor, ne yazık ki.
YÖK Başkanının, kadın çalışmalarına ait derslerin içeriğinin 'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği' yerine 'Adalet Temelli Kadın Çalışmaları' anlayışı çerçevesinde belirleneceğine ait açıklaması gibi diğer bütün kurumların eşitliği reddeden uygulamalarına bakınca bu duruma da şaşmamak gerekiyor!
Oysa mahalle muhtarlığı ve ihtiyar heyeti adaylarına, yani doğrudan aday olunabilen organlara bakarsanız, kadınların demokrasi sürecine katılma konusunda ne kadar istekli olduklarını da görürsünüz.
Evimizi, mutfağımızı, çocuklarımızı teslim ettiğimiz kadınlara, eğitim ve çalışma olanağı tanımadığımız gibi,onları demokratik süreçlerin de dışında tutmaya özen gösteriyoruz!
Doğru yapmıyoruz…
Bu nedenle, önümüzdeki yerel seçimlerde, kadın adaylara ve onların en çok yer bulduğu listelere oy vermeyi düşünüyorum.
Kadınlarla, mahallemize, kentimize, ülkemizdeki her yere bahar geleceğine yürekten inanıyorum…
Uyanıp bakacağız ki 1 Nisan sabahı
'güneş vurmuş içimize;
kuşlara yapraklara dönmüşüz…'