Çocuklarımızı çok seviyoruz. Bunun aksi bir durumu tabii ki düşünülemez. Ancak, sevgimizi gösterdiğimiz kadar saygı gösteriyor muyuz? Sanım sevgiden ziyade çocuklarımıza gösterdiğimiz saygı tartışmaya açık bir konu olabilir.
Çocukların her istediğini yapmak onlara saygı duyduğumuz anlamına gelmeyeceği gibi saygı dolu bir eğitim, çocuklara hiç sınır koymadan ilerlemek değildir. Burada önemli olan çocukların sınır koyma ve sorumluluklarını kabul etme, belli başlı kurallara uyum sağlama süreçlerinin oluşmasıdır. Çocuklar hem kendi sınırlarını hem de çevresindekilerinin sınırlarını bilmelidirler. Sınır tanımayan çocuklar her gün bu sınırları aşmaya çalışacak ve bu durumun sonucunda olumsuz davranışlar ve kazanımlar ortaya çıkabilecektir. Bunlarla birlikte çocuklarının hak ve sorumluluklarını öğretmek yine çocukların eğitiminde bir saygı türüdür. Bu sorumluluk bilinci çocuklara hayatları boyunca yaşadıkları hayal kırıklıklarını, gerçekleşmeyen beklentilerini anlamlandırmalarına ve çözüme kavuşturmalarına yardımcı olacaktır. Tüm bu kazanımlar ilk iletişim şekline tanık olan aile içerisinde öğrenilerek, devamında ise ilk sosyal deneyimini yaşadığı okul öncesi dönemde pekiştirilecektir.
Çocukların özgüven gelişimini destekleyici en önemli basamaklardan biri kendine saygı göstermesini öğretmektir. Örneğin, biri kıyafetinin yeni olduğunu fark etmediğinde, selam vermediğinde, etkinliği hakkında yorum yapmadığında varlığından şüphe ederek öfkelenmesi, ağlaması ya da içine kapanması gibi psikolojik etkilerin yaşanmaması adına çocukların öncelikle özgüvenli bireyler olarak yetişmesi gerekir. Özgüvenin ise saygının asıl temelidir. Çünkü, öncelikle çocuklara kendine saygı duymayı öğretmek gereklidir. Bu sayede gündelik hayatta yaşadıkları problemleri kendi içlerinde çözme güçleri olacaktır. Aksi takdirde özgüven eksikliğini hissetmemek adına kendisiyle ve çevresiyle ego savaşı veren, sürekli üstün olduğunu kanıtlamaya çalışan ve bunu asla kabul etmeyen mutsuz bireyler yetiştiriyor olacağız.
Çocuklar 6. Aydan sonra birey olmaya başlarlar. Hatta yeni doğan bir bebeğin dahi varlığını fark etmezseniz ağlayarak varlığını fark ettirir. Bu sürecin en önemli örneği beslenmedir. İki yaşında bir çocuğa ne yiyeceğini sorduğumuzda genellikle yetişkinlerin hoşuna gitmeyecek cevaplar alırız. Bu sebeple sormak yerine yiyeceği şeyleri ona tanıtmak ve aynı zamanda seçenekler sunmak çocuğun incinmeden hakim olmasını sağlayacaktır. Bu sayede çocuğun varlığını kabul ederek ona saygıyı uygulayarak öğretmiş oluruz. Çocuklara bu şekilde hayatı öğretmeye çalışmak, dinlemek, anlatmak, seçenekler sunmak onlara verebileceğimiz en büyük saygı örnekleridir.
Çocuklar öğrenirken sık sık hata yaparlar. Neyi, nasıl yapacaklarını öğretirken toleransımızın çok yüksek olması gerekmektedir. Çocuğun yaptığı ve yapacağı yanlışlar, çocuğun doğal gelişiminin bir parçasıdır. Bu sebeple çocuğun doğal gelişimine saygı gösterilmesi gerekmektedir. Çocuğu birilerinin yanında azarlamak hatta bundan daha önemli özgüvenini zedeleyici şekilde azarlamak çocuğa hiç kimse gibi davranmak doğal akışında ilerleyen gelişimi sekteye uğratacaktır.
Doğan CÜCELOĞLU'nun dediği gibi ''Saygı olmadığı yerde sevgi tutsaklığa dönüşür.'' Unutulmaması gereken şudur; çocuklar almadıkları şeyleri bizlere veremezler.