Unutulduk diyemem, unutulmadıkta diyemem. Ateşin düştüğü yer şehit evleridir. Mart 2020'den beri bütün dünyada yaşanan pandeminin ağır etkileri ülkemizi de çok ciddi bir şekilde etkisi altına aldı .Bu süreçte tanıdık tanımadık bir çok değerli insanımızı sessizce sonsuzluğu uğurladık. Pandemi nedeniyle bir çok etkinlik rafa kaldırıldı. Rafa kaldırılan sadece etkinlikler olsa bunu kimse umursamazdı. Ama bazen vefanın da rafa kaldırıldığını sessiz sedasız yaşayarak gördük. İşte bu zorumuza gitti, işte bu sahipsizliğimizin bir tokat ağırlığında bedenimize acımasızca yansıması oldu.Bu süreç vefasızlıklara mum yaktı. Sosyal mesafe ile vefa duygusu maalesef karıştırıldı. Sosyal mesafeyi koruma adına vefadan sessizce uzaklaşıldı .Bir mektup, bir telefon bile yeterdi. Yaralı olanların yarasına merhem olacak, sesi duyulmayanların sesini duyuracak kimse yok muydu? Vefada yarışması gerekenler sadece şehit dernekleri ve şehit vakıfları değildi elbet. Bu işlerle görevlendirilmiş resmi kurumlar bile unutmayı tercihleri arasına aldılar. İşte bu yakışmadı ,işte bu vicdanımızı, insani duygularımızı derinden yaraladı.
Ciğer paresini vatan uğruna ,bayrak uğruna,mukaddes değerlerimiz uğruna kara toprağın kara bağrına uğurlamış şehit analarının ,şehit babalarının kime emanet edildiklerini bilmiyor olabilir miyiz? Emanetin sahipleri yaşlanmış şehit annelerine ve babalarına pandemi sürecinde şefkat eli olması gerekirdi. Şefkat eli olanların atladığı bazı şehit anne ve babaları böyle bir süreçte unutulmalı mıydı? Elbette ki buna hayır diyoruz... 2021 yılına girdiğimiz şu günlerde bile sosyal mesafeyi koruma adına bu kadar çok mesafe koymanın unutulmak olduğunu maalesef yaşayarak görüyoruz. Pandeminin şehit evlerine bir gölge gibi düşmesini şehit yakınlarının içlerine sindirmesi mümkün değil. Kendi canımızın derdine düşmüşken, şehitlerimizi unuttuk mu? Buna da biz şehit yakınları yüksek sesle hayır diyoruz. Koronayı yenen 85 yaşındaki bir şehit annesinin ilk ziyaret ettiği yer şehit evladının kabri ise bu bize büyük derstir. Bu dersi alamıyorsa," şehitlerimizin yakınları başımızın tacıdır " diyenler hata yaptıklarını unutmasınlar. Vefada hata tüm vicdanları sızlatır. Şehit evleri pandeminin gölgesinde bu kadar çok yalnız bırakılmamalıydı? Sadece 18 Mart Şehitleri Anma Gününde yanınızdayız dedikten sonra sırra kadem basanlardan olmak hiç etik değil. Pandemide şehit annelerinin ve babalarının yanında olmak bir çok yaraya merhem olurdu. Meğersem biraz sosyal mesafe koyarak bu işleri askıya almak birilerine büyük kolaylıkmış olmuş. Oysa ki unutuluyor şehit evlerinin yapmacık konuklara ihtiyaçları yok. O evler zaten acıyı bal eylemiş acılı evler. Gelseniz de olur, gelmeseniz de. Kapıdan sosyal mesafeyi koruyarak bir selam verip hal hatır sormak , o da olmazsa bir telefon açıp bunu yapmak çok zor değildir. Ne çok sessizliği ve sosyal mesafeyi sevenler varmış yaşayarak bunu da gördük.
Eğitimler bile uzaktan yapılırken uzaktan bir selam vermek, hal hatır sormak birilerinin aklına hiç mi gelmedi? Şehit evinde kendi başına kalmak , kendi çaresizliklerine çare olmak ,kendi acılarını kendine merhem yapmak kolay olmasa da bunu başarıyor şehit yakınları. Sosyal mesafeyi korumak adına yalnız kalmayı zamanla benimsiyor olmak yoruyor hepimizi. Ama biz buna alışamıyoruz. Alışamadık demek her daim "vatan sağ olsun" diyen şehit annelerini üzüyor. Maalesef şehit evleri pandeminin gölgesinde kimse farkına varmadan yetim kaldı. Yetimin sırtını sıvazlamak yine yetimlere kaldı.