n
n
n
n
n Sen, Ergenekon’u yazmamı bekliyorsun ama yazmayacağım. Ben bir Ergenekon bilirim. O da Türkün varoluş destanıdır, yazanlar yazmış çelik ellerle, ben nesini yazayım?
n
n
n
n Sen 2013’e gel diyeceksin ama ben 1919’a gideceğim. Sen Silivri’yi yazmamı bekliyorsun ama ben Bekirağa Bölüğü nü yazacağım. Benim hukuk okuduğum İstanbul Üniversitesi Merkez Binası 1919’da Harbiye Nezareti’dir, yani Milli Savunma Bakanlığı. Mütareke döneminin Nemrut Mustafa Paşa ya da diğer adıyla Kürt Mustafa Paşa Divan-ı Harbi Örfi’si orada toplanır. Vatanseverler, milletvekilleri, yazarlar, idareciler ve subaylar bir taraftan “Ermeni katliamı” diğer taraftan da “ ülkeyi savaşa sokmak” suçlamasıyla orada tutuklu kalırlar, orada yargılanırlar ve mahkum olurlar.
n
n
n
n Kimileri oradan darağacına gider ve Hakk’a yürür, Boğazlıyan Kaymakamı Şehit Kemal Bey ve Urfa Mutasarrıfı Şehit Nusret Bey gibi. Büyük mütefekkir Ziya Gökalp, Meclis-i Mebusan Reisi Hacı Adil Bey, Eski Şeyhülislam Musa Kazım Efendi, Eski Hariciye Nazırı Ahmet Nesimi Bey ve daha niceleri de Malta sürgününe oradan çıkar.
n
n
n
n İlginç bir mahkemedir. Yargılananların çoğunluğu ittihatçı, neredeyse tamamı da “ millici” vatanseverledir. Tanıkların tamamına yakını da Ermeni vatandaşlarımızdır ve yalancı tanıklardır. Dahası, mevcut tanıklar yetmeyince zamanın hükümeti gazete ilanıyla tanık arar, Ermeni tehcirini ispatlamak için. Tanıklıktan kaçınanların cezalandırılacağı da yer alır ilanlarda.
n
n
n
n Tam bir komedya ve hukuk katliamıdır. Uzundur, zaman zaman anlatırız kepazelikleri. Sadece mahkemelerde yaşanmaz komediler. Mütareke basını mütareke yargısından geri kalmaz hukuk katliamında ve işgalcilere yanaşmak ve yaranmakta. Mesela Lütfi Fikri, Sabah Gazetesi’nde “İttihatçıların def ve tenkili öyle kanunla filan olacak şeyler değildir. İcraat lazım, efendim icraat!.. Hem de Köprülü usulü. Beş altı ay şöyle adamakıllı tırpan! Ondan sonra kim gelirse gelsin…” diye yazar. Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi ise “İttihatçılarla mücadele, veremle veya veba ile mücadele mahiyetindedir” diyecektir. Refi Cevat daha da hızlıdır, o sehpaları bile çok görür tutuklulara. Önce “Sehpalar bu adamlara layık değildir. Koparılması lazım gelen bu kafalar kütükler üzerinde kesilip seng-i ibrette(ibret taşında) kalmalı” diye yazar. Ertesi gün “Tutuklamalar gözümüzü doyurmadı. Daha ziyade şiddet! Daha ziyade şiddet! Daha ziyade şiddet!” diyerek döker içindeki nefreti ya da psikolojik çarpıklığı.
n
n
n
n Uzundur bu hikaye dedim ya yukarıda. Gerçekten uzundur, bir değil, birkaç değil, birçok makalenin konusudur. Detayı bırakıp finali yazarak bitireceğim bu yazıyı. Malta sürgünlerinin hepsi döndü ve vatana kavuşur kavuşmaz Ankara’ya geçip Milli Mücadele’ye katıldı. Komutan oldular, mebus oldular, nazır(bakan) oldular; tarihin şanlı yapraklarında yerlerini aldılar.
n
n
n
n Mahkeme Başkanı Nemrut (Kürt) Mustafa Paşa ne mi oldu? Ne olacak, zaferden sonra Kuzey Irak’a kaçtı. Şeyh Mahmut Benzerci’nin kukla hükümetine destek verdi. Ölünceye kadar Kürtçü faaliyetlerde bulundu. Türkiye’nin Musul ve Kerkük üzerindeki iddialarına karşı çıktı.
n
n
n