Eğer o açıklama doğruysa vay geldi başımıza! “Doğruysa” dediğim Prof. Dr. Osman Özsoy’un geçen hafta sonu Samsun/Canik Başarı Üniversitesi’nde yaptığı “ahlaki çöküntüdeki dünya birinciliğimiz” açıklaması. “Eğer doğruysa” diyerek bir açık kapı bırakıyorum. Çünkü doğru olmasını istemiyorum. Çünkü o açıklamanın doğru çıkması, tüm değer yargılarımızın ve tüm iddialarımızın alt üst olması demektir.

Prof. Dr. Osman Özsoy, Aktif Eğitim-Sen Samsun Şubesi’nin Canik Başarı Üniversitesi’nde düzenlediği “Türkiye nin Aydınlık Geleceğini İnşa Etmede Eğitimcilerin Rolü” konulu bir konferansta konuşmuş. Hayır konuşmamış, Türkiye’nin “çok övündüğümüz erdemler” konusundaki hali pür melalini ortaya koymuş.

Okuduğumda dehşete düştüğüm, doğru olmaması için içimden dua ettiğim ve hala “doğruysa” diyerek doğru olmamasına bir açık kapı bıraktığım o konuşmasında Prof. Dr. Özsoy şunları söylemiş: “Yabancıların belirlediği 54 çeşit ahlâki çöküntü listesi var; hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma gibi. Maalesef bugün Türkiye, bahsedilen bu ahlâki bozuklukların 40 tanesinde dünya birincisi. Bu 54 çeşit suç unsurunda üst eğitim grubumuz, tüm suç kategorilerinde ise dünya birincisi.”

Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma… Uzun zamandan beri bu toplumun “ötekiler de yapmadı mı” ya da “çalıyorlar çırpıyorlar ama hiç olmazsa çalışıyorlar” gibi gerekçelerle adeta suç olmaktan çıkarttığı suçlar! “Ya da faillerini “hırsızsa da benim hırsızım, arsızsa da benim arsızım” diyerek kahramanlaştırdığı hatta baş tacı yaptığı fiiller! Toplumu içten içe çürüten hastalıklar!

Osman Hoca, sade vatandaşımızın 40’ında üst eğitim grubumuzun ise tamamında dünya birincisi olduğu 54 ahlaksızlığın bütününü saymamış. Ya da haberde sadece yukarıdaki dördü yer almış. Bunlara kendi öğrencisine torpilden ihaleye fesat karıştırmaya, kamuyu zarar uğratmaktan görevi kötüye kullanmaya kadar hemen her gün basına yansıyan birçok çürümeyi de katabilirsiniz. Muhtemelen yalan söylemek, iftira atmak, hakaret etmek, çalmak, çırpmak, adam kayırmak, haklının hakkını alıp haksıza vermek, “emaneti ehil olmayana” vermek, hizmet makamlarını eşe dosta, yandaşa yalakaya şan şöhret ve vurgun makamı olarak ihsan etmek de biz de giderek sıradan bir iş gibi algılansa da Batı toplumlarının ahlaki çürüme listesindedir.

Tekrar ediyorum, eğer bu araştırma ciddiyse ve doğruysa; her işi bir kenara bırakıp ideolojilerimizin ahlak karşısındaki tavrını bir kere daha gözden geçirmek zorundayız. Söylemler ve dıştaki görüntü, içteki çürümeyi belki bir süre gizlemeye yetiyor ama maalesef önlemeye yetmiyor.