Türkiye yangının ortasındadır. Yangının ortasında bulunan her eşya ya da insan mutlaka etkilenir.
Yüz yıllarca barış içinde yönettiğimiz ve yaşattığımız coğrafya, bugün yanıyor. Kan ve gözyaşı çanağına dönmüştür.
Azerbaycan, Irak, Suriye, Libya, Yunanistan, Ukrayna, Mısır vb. gibi ülke ve komşularımız büyük bir yangın içindedir.
Türkiye, bu ülkelerden gelen mültecilerle dolup taşmakta ve ister istemez etkilenmektedir.
Bütün bunlara rağmen yine de dimdik ayaktadır.
Yangının ortasındaki Türkiye, çevresindeki yangınlara su taşıyarak söndürmeye çalışırken bazı medya ve siyasi kuruluşlar da yangına körükle gitmektedir.
Bir oy ya da bir sandalye fazlalığı için verilen mücadele böyle olmamalıdır.
İçte çözüm süreci, dışta ise bu yangınlar bizlere farklı sorumluluklar yüklemelidir. Bu sorumluluğu iliklerimize kadar hissetmemiz gerekir.
İçte can ve mal güvenliği fukaralığını 1980 öncesinde yaşadık. Camiye namaz kılmaya, işyerimize gitmeye, çocuklarımızı okullarına göndermeye, dükkanlarımızın kepenklerini açmaya imkanımız yoktu.
Ondan sonra da herkes askeri vesayete razı oldu. Daha doğrusu razı ettirildi.
Dökülen kanlar heba oldu. Ölenler öldü. Ağlayan anneler ağladıklarıyla yaşadı. Ama onları sokağa döken siyasiler, bir müddet sonra yeniden sahneye çıktı ve saltanatlarını yeniden inşa etti.
Anneler- babalar çocuklarının mezarlarını, siyasiler de saltanatlarını ve koltuklarını inşa etti. Şimdilerde ise bulanık suda balık avlama merakına düşenler vardır.
İnanıyoruz ki, sağduyulu milletimiz böylelerinin oyunlarına ve provokasyonlarına gelmeyecektir. Türkiye bu yangından yeterli derecede zaten etkilenmekte olup inşallah yanmayacaktır.
Selam ve sevgi ile…