19 Mayıs kutlamalarına ne yazık ki kadınla erkek güreşçi skandalı damga vurdu. Gazeteler boy boy fotoğraflar yayınladı, kimileri bunu da gördük gibi şaşkınlık kimileri de skandal gibi kınama başlıkları attı. Samsun Valiliği de soruşturma açtı.
Bizim kültürümüzde böyle bir gösterinin yeri yok, kimsenin böyle bir gösteriye onay vermesi söz konusu değil. Gösterinin taraflarından birisi açıklama yaptı; programda böyle bir gösteri olmadığını ancak kendisiyle gösterisi yapması gereken bayan sporcunun gelmemesi üzerine boş durmak yerine kendisinden genç bir erkekle gösteri güreşi yaptığını söyledi.
Bana göre asıl sorun bu değil, asıl sorun soruşturma konusu bu gösteriye yol açan karmaşada, o karmaşayı yaratan koreografide. Alanda birbiriyle ilgisiz onlarca sporcu; herkes ayrı bir havada, kimi boks yapıyor, kimi ok atıyor, kimi güreş tutuyor, kimi de karada deniz niyetine havayı kulaçlıyordu. O karmaşadan bir skandal çıkması üzücüdür ama şaşırtıcı olmamalıdır.
Bayramlar ortak değerlerin ve duyguların paylaşıldığı günler ve etkinliklerdir. Milli bayramlar millet, dini bayramlar ise ümmet oluşun ifadeleridir. O bayramlarda savrulmalara, dağılmalara yer yoktur. Ne yazık ki Samsun 19 Mayıs Stadyumundaki o koreografide birlik ve beraberlik duygusu yerine bir parçalanmışlık, bir dağılmışlık ve hatta savrulmuşluk hakimdi. Samsunun yaygın basına konu olmasının temelinde de bana göre o savrulmuşluk yatmaktadır.
Sivilleşmek başka bir şeydir, çözülmek, dağılmak ve savrulmak çok daha başka bir şeydir. Uzun zamandan beri bilinçli ya da bilinçsiz olarak bayramlarımızın içini boşaltıyoruz. Hafta sonu tatilleriyle birleştirilerek üç ya da dört gün yerine dokuz güne çıkarılan dini bayramlar gayriresmi tatile dönüşmüşlerdir ve bu dönüşüm hızı artarak devam etmektedir. Mili bayramlarımız da çocuk ya da spor gösterilerine çevrilmişlerdir.
23 Nisan uzun zaman öncesinden Ulusal Egemenlik bayramı olmaktan çıkmış bir çocuk şenliğine dönüşmüştü. Halbuki o, çocuklara armağan edilmişti ama asla bir çocuk bayramı değildi, bu milletin öldü sanıldığı bir günde ayağa kalktığını, kendi kaderine el koyduğunu tüm dünyaya ilan ettiği bir günün bayramıydı.
Birtakım koltuklara çocukları oturtmayı bayram kutlaması olarak algılamaya başladığımız gün o bayramın içi boşalmıştı. Milli Mücadele nin başkomutanıyla halkının buluşmasının ilk adımı olan 19 Mayısı da bir jimnastik gösterisinin curcunasına kurban ederek şimdi de bu bayramın da içini boşaltıyoruz.
Bayramlarımızı askerlerin, çocukların, gençlerin ve halkın bayramları diye ayırmak; millet olarak ayrışmayı körüklemekten başka bir işe yaramaz. Her bir bayram bir başka gruba armağan edilmiş olabilir ama hepsi bizim ve hepimizin ortak bayramdır. Çünkü biz siviliyle askeriyle, yaşlısıyla genciyle, kadınıyla erkeğiyle bir bütünüz ve tek bir milletin, Büyük Türk Milleti nin evlatlarıyız. Tüm bayramlar hepimizindir.