n Sel geride kaldı, bir süre daha konuşuruz ve -Allah korusun, gelmesi kaçınılmaz- yeni bir felakete kadar gündemimizden tamamen çıkarırız. İlgililerin “ders aldık” demelerine bakmayınız, ders almayız. Alsaydık bundan öncekilerden ya da diğer yerlerdeki afetlerden alırdık da bu faciayı yaşamazdık. Dikkat ettiniz mi, yağmuru, seli demiyorum, faciayı yaşamazdık diyorum. Yağmura engel olmak kimsenin elinde de değil haddi de değil. Ama sele, selin tahribatına ve hele de can almasına mani olmak hem mümkün hem de herkesin görevi.

n

n Bu afet göstermiştir ki hem kent planlanamamış hem de afet doğru yönetilememiştir. Dere yatağına yapılaşma, derelerin doğal yataklarına müdahale ve bodrum katlarına iskan geçmişten gelen hata ama olay günü selin geldiğinin bilinmesine rağmen insanların tahliye edil(e)memesi yönetim hatası.

n

n TMMO yetkilileri, ilgilileri daha 2008’de uyardık diyor. Raporları ortada ve kimse bu raporlardan haberimiz olmadı demiyor. Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Sefer Arlı “bodrum katlarına kapıcı dairesi yapılmaması konusunda TOKİ’yi sözlü olarak uyardık” dedi. Bu iddia yalanlanmadı. Daha vahimi Samsun Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Kenan Şara, Loevlet AVM’nin yapımı aşamasında hem Canik Belediyesi’ni hem de Samsun Valiliği’ni yazılı olarak uyardıklarını açıkladı ve resmi yazı gazetelerde yer aldı. Bu yazıyı da kimse yalanlamadı. Galiba görmezden gelmeyi tercih ettiler.

n

n İlgililer gerçeklerle yüzleşmek yerine gerçek dışı ya da olayla doğrudan ilgisi olmayan beyanlarla kendilerini savunmaya kalktı. Beş yüz yılın afeti dediler. Rakamlar bunun hiç de böyle olmadığını ortaya koydu. Beş yüz yılda değil beş on yılda bir tekrarlanan bir yağmurdu ondan fazla canı alan. 1967 ve 2005’te çok daha fazlası yağmıştı bu kente. O zaman da yetkililer benzer şeyler söylemişlerdi; bunlar arşivlerde duruyor. Bu son yağmurda söylenenler de arşivlere girdi. Umarım bundan sonra hiçbir siyasetçi ve bürokrat benzer bir lafı etmek zorunda kalmaz ve etmez.

n

n “Binalarımız sağlam, yıkılmadı” dediler. Çürük diyen olmamıştı. Binalar yıkılmamıştı ama içinde insanlar ölmüştü. Sorun sağlamlıklarında değil bodrum kata insanların yerleştirilmesindeydi. Onlar kendileri yerleşmediler, siz yerleştirdiniz. Ama kimse işin bu tarafına bakmadı. Bakmak işlerine gelmezdi.

n

n Sel yatağına yapılan alışveriş merkeziyle ilgili iddiaları da muhatapları duymazdan geldi. Derenin üzerinin kapatılması ve dere mansabına mutlaka bir gölet yapılması/yaptırılması konusunda aldıkları resmi yazıya ne cevap verdiklerini ne gibi bir işlem yaptıklarını hiç söylemediler. Söyleyecek bir şeyleri mi yoktu acaba?

n

n Değiştirilen ve daraltılan dere yatakları, selin önünü tıkayan köprüler, tahrip olan sel kapanı ve yanlış yere kurulan çöp istasyonu ve kriz yönetim zaafı ve diğer tüm hususlar; bir bütün olarak masaya yatırılmalı. Ama kapalı kapılar arkasındaki küçük masalara değil. Konuyla ilgili tüm tarafları biraraya getiren ve basına ve kamuya açık bir geniş masaya. O masada iktidar da olmalı muhalefet de. O masada yerel yönetimler de meslek ve sivil toplum örgütleri de hazır bulunmalı. Bir de üniversite; bu kentin geleceği planlanırken bu kentin tek bilim kurumunun ilgisiz ve sessiz kalmasını düşünmek bile mümkün değil. Onlar da mutlaka olmalı. Günlerce sürecekse günlerce sürmeli bu toplantı. Herkes önerilerini açıklıkla ortaya koymalı ve sonunda ortaya tüm tarafların imzalayacağı bir metin çıkmalı.

n

n Ve biz basın mensupları; bu afetten, bu felaketten yakın olduklarımıza “kurtarıcı kahraman” madalyası vermek, uzak durduklarımıza “hain” yaftası asmak için değil bu kentin gerçeklerine ışık tutmak, bu gerçekleri halka olduğu gibi anlatmak üzere kendimizle nefis muhasebesine bir an önce başlamalıyız.

n