n

n
n Günün modası “barış” ya, günün modası katille, hainle, eşkıyayla barışmak, kucaklaşmak, kaynaşmak ya; biz de bu modaya tarihten bir barış öyküsüyle katkıda bulunalım istedik. Sakarya Üniversitesi Öğretim üyelerinden Doç. Dr. Kenan Olgun “1908-1912 Osmanlı Meclis-i Mebusan’ının Faaliyetleri ve Demokrasi Tarihimizdeki Yeri” adlı doktora tezinde anlatır. İttihat Terakki dayatmış, II. Abdülhamit 1876 Anayasası nı yeniden yürürlüğe sokmuştur. Kısacası ülkeye meşrutiyet gelmiştir.
n
n
n
n Meşrutiyet ve anayasa! Her derde deva iki sihirli kelime! Halk, sadece halk mı; daha düne kadar Makedonya’da Müslüman Türk kanı dökmekten keyif alan Rum, Bulgar, Sırp ve Romen çeteciler de sokaktadırlar. Hem de onların peşinde koşan, Müslüman halkı onların katliamından korumak için savaşan subaylarla kol koladırlar. Bulgar ve Rum çeteciler Sandanski, Panitza, Apostol ve diğerleriyle birlikte meşhur Enver Bey (O tarihte henüz paşa olmamıştır, erkan-ı harp binbaşıdır) şerefine ziyafetler verilmekte, konuşmalar yapılmakta, nutuklar sıkılmaktadır. Nasıl davetler verilmesin, nasıl nutuklar sıkılmasın ki, çeteler dağdan inmişler, faaliyetlerini durdurma sözü vermişler, kısacası ülkeye barış gelmiştir. Kazım Nami Duru o günleri “çılgınlık” olarak niteler. Yusuf Hikmet Bayur ise “yıllardan beri devam eden didişmenin verdiği bezginlikten” bahseder.
n
n
n
n Rıza Nur o yıllarda Tıbbiye de profesörüdür. Öğrencileri toplar, ellerinde bayraklarla Galata’ya İngiliz elçiliğinin önüne getirir ve yaptığı konuşmada “Dünya denizlerini İngiliz donanmasının doldurmasını(!) ve İngiltere’nin Türkün hürriyetine yardım etmesini(!)” ister. O Rıza Nur daha sonra “otuz yaşında doktor profesördüm ama ne saf çocukmuşum” diye nedametini dile getirecek ve günahının kefaretini Milli Mücadele ve Lozan’daki hizmetleriyle ödeyecektir.
n
n
n
n Anayasa yürürlüğe girmiş, Meclis yeniden açılmıştır, sırada seçim vardır. Meclis’in tablosu da ilginçtir. 20.884.630 olan imparatorluk nüfusunun 15.508.753’ü Müslümandır. Mebusların ise(rakamlar bazı küçük farklılıklar gösterse de) Doç. Dr. Olgun’un tespitlerine göre 154’ü Türk, 54’ü Arap, 25’i Arnavut, 22’si Rum, 10’u Ermeni, 6’sı Sırp, 3’ü Bulgar, 4’ü de Yahudi’dir. Temsil oranı Müslümanların aleyhine, gayrımüslimlerin lehinedir.
n
n
n
n Mebusların yapısı da ilginçtir. Rum mebuslardan Boşo Efendi, mecliste rahatlıkla “Osmanlı Bankası kadar Osmanlıyım” ya da “Benim babam Türkiye, anam Yunanistan’dir” diyebilmektedir.
n
n
n
n Ermeni mebuslarından Zöhrap, Karakin Pastırmacıyan ve Varteks Efendiler aynı zamanda ihtilalci ve ayrılıkçı Ermeni Taşnak Cemiyeti’nin de üyesidir. Bir tarafta Osmanlı’ya sadakat yemini ederken öbür tarafta Osmanlı’ya ihanet andı içmektedirler. Karakin Pastırmacıyan sadece cemiyet üyesi değil aynı zamanda aktif bir eylemcidir. 1889 Osmanlı Bankası baskınının elebaşlarındandır. Yakalanır, idama mahkum edilir ancak İngilizlerin araya girmesiyle idamı ertelenir, Erganiye sürülür. Meşrutiyetin ilanıyla da önce affedilecek sonra da milletvekili seçilecektir. Orada bitmez bu Karakin Efendi’nin macerası ve ihaneti. Birinci Dünya Harbi’nde Doğu Anadolu’da Ermenilerden oluşan bir “intikam alayı” kurar, orduyu arkadan vurur ve savunmasız sivil halkı vahşice katleder.
n
n
n
n Allahım; tarih niye bu kadar sık ve bu kadar rahat tekerrür ediyor? Tarihimizde yaşadığımız onca ihanetten bugün ders almayacaksak ne zaman ders alacağız? Bu kaçıncı sahte barış, kaçıncı sahte bahar ve umutlarımızın sahte bahara açılıp ihanet ayazlarında kaçıncı solması?
n