Yeni Ekonomik Program (YEP) açıklandı. Bu programda, diğer önlemlerin yanında
kamu bankalarına kaynak aktarılması, BES ve kıdem tazminatının zorunlu hale getirilmesi var.
Kamu bankalarının özel sektöre vermiş oldukları kredilerden geri dönmeyenlerin karşılanması için bu bankalara kaynak aktarılacak; ama bu da yetmeyecek…Öyle ise yeni kaynak gerekiyor! Çalışanlardan yapılacak kesintilerle 500 milyar liralık yeni bir kaynak yaratılması amaçlanıyor!.. Krizin faturasının emekçi, yoksul halk kesimlere ödettirilmesi düşünülüyor…
Çalışma çağındaki nüfusun neredeyse yarısının işsiz olduğu, çalışanların da büyük bir bölümünün açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşadığı bir ülkede nasıl tasarruf yapılabilir?
Türkiye'de işçiler, bir yıllık çalışmalarının karşılığında, yaklaşık bir aylık ücretleri tutarında kıdem tazminatı hak ediyor. Halen kıdem tazminatının işverene maliyeti, işçi ücretinin yüzde 8'i civarında, yeni sistemle bu işveren payının yarı yarıya düşürülmesi gündemde. Yani bir işyerinde 2000 lira ücretle çalışan bir işçinin on yılda biriken kıdem tazminatı 20 bin lira olurken, bu değişiklik gerçekleştiğinde birikmiş kıdem tazminatı 10 bin liraya düşecek. Ayrıca işten çıkartılan işçinin kıdem tazminatı mevcut uygulamaya göre hemen ödenmek zorunda iken yeni düzenleme gerçekleştiğinde, işçinin iş akdi feshedilse, hatta emekli olduğunda bile,işçi15 yıl kıdem tazminatını alamayacak…
Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ilk olarak 2017 yılında başlatılmıştı… Bu çerçevede, mevcut çalışanlar, yeni işe girenler ve iş değiştirenlerden 45 yaşın altında olan 13 milyon kişinin otomatik olarak sisteme dahil edilmesi amaçlanıyordu. Katkı payının da asgari 100 lira olması öngörülüyordu. Uygulama beklenen kabulü görmedi. Sisteme zorunlu kaydedilenlerin çoğu ayrıldı, sistem işlemez hale geldi… Şimdi yeniden gündemde ve zorunlu olacak…
Daha önce çalışanların ücretlerinden zorunlu yapılan bütün tasarruf denemelerinde, hükümetlerin sabıkalı olduğunu bu ülkedeki işçiler ve memurlar biliyor... Kıdem tazminatları ve BES gibi uygulamaların da aynı akıbete uğrayacağına dair kaygıların olması, bu nedenle hiç de haksız sayılmaz!