n

n
n Harold Armstrong, bir İngiliz, önce asker, sonra yazar. Birinci Dünya Harbi’nde Irak Cephesi’nde bize karşı savaştı; Kut-ul Amare’de esir düştü. Savaş sonunda esaretten kurtuldu, önce ülkesine gitti, sonra işgal kuvvetlerinde bir subayı olarak geldiği İstanbul’u Büyük Zafer sonrası yenilmiş ve kovulmuş bir ordunun subayı olarak terk etti. Askerlikten sonra yazmaya başladı; çok fırtınalar koparan “Bozkurt Mustafa Kemal” ve ardından “Türkiye’nin Doğum Sancıları” adlı anılarını yazdı.
n
n
n
n Kendi ifadesiyle “Türklerle 1916 senesinde bir mağlubiyet anında” tanışır ve tutsaklığında “Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılışına şahit” olur. Yine kendi ifadesiyle “Müttefiklerin hayret verici zaferini paylaşmak için özgürlüğe döner.” Ama gördüğü muhteşem zafer, müttefiklerin hayret verici zaferi değildir, Türklerin muhteşem zaferdir. O zaferi “Türkiye’nin Doğum Sancıları”nda: “Akılsızca ve budalaca ve ulusal kıskançlıklar nedeniyle müttefikler başarının meyvelerini çürümeye bıraktılar. Yunanlılar Anadolu’ya işgale gönderildi ve yenilgiye uğradı ve Yunanistan talihsiz bir dalgayla karşı karşıya kaldı.
n
n
n
n Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntılarının altından, binlerce güçlüğün içinden bir Türk ulusu ortaya çıktı. Yeni patlamada olan bir volkan kadar vahşi ve yıkıcı olan bu ulus, düzlüğe çıkan yolu buldu. Kendini korumak için acımasız bir savaş verdi. Müttefikler dağılıp zayıf düştükçe, Türk ulusu da güçlendi ve gurur kazandı; askeri gücüyle dünya barışı için bir tehdit unsuru oldu ve Müttefik Güçler e kendi sözünü geçirdi.
n
n
n
n 1916’nın o karanlık günlerinde bir tutsak olarak İstanbul’a geldim. Oraya zafer dalgası ve umutla geri döndüm. Muzaffer Türk ulusunun karşısında, mağlubiyet ve bir utanç anında İşgalci Müttefik Güçler le birlikte oradan kaçtım. O ulusun ardında yeni bir Asya yükseliyordu…” diye anlatır.
n
n
n
n Şair de o şahlanışı ve ardında yükselen Asya’yı bir şiirinde şöyle anlatır: “Davası yalın kılıç kesilmiş avucunda/ O dört yanı tutuşmuş bir kıtanın ucunda/ Açılan ilk ihtilal bayrağıdır Asya’nın/ Vay haline o bayrak altına koşmayanın.”
n
n
n
n Asya’nın ve Afrika’nın mazlum ve esir milletleri yıllarca o ilk ihtilal bayrağının ışığıyla buldular yollarını. Türk Milli Mücadelesi’nden ilham aldılar ve özgürlüklerine kavuştular. Ne mutlu o Milli Mücadele’nin inanmış kahramanlarına. Hem kendi milletlerini kurtardılar hem de dünyanın tüm mazlum milletlerine örnek oldular. Nur içinde yatsınlar. Ve varsa eğer bir parça utanmaları, onları unutanlar, onların mücadelesin yok sayanlar ve “hiç olmadı” diye inkar edenler hiç olmazsa bir yabancının ve hatta bir düşman subayının bu haysiyetli tavrından bir nebze olsun utansınlar…
n