Bu konuya yani şu cemaatle AK Parti arasında geçen 17-25 Aralık çatışmasına ve TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu kararının tartışmasına girmeye hiç mi hiç niyetim yoktu. Cemaate ait en azından yandaş bir televizyon kanalında konuşan o avukat, bugünü anlatırken; “1930’ların yolsuzluklar kapatması akla geliyor” gibi bir ifade kullanmasaydı bu yazıyı da yazmayacaktım. Bir hukukçu olarak, okumadığım ve incelemediğim bir dosya hakkında ahkam kesmeye kalkmayı kendime hiçbir zaman yakıştırmadım ve o nedenle bugüne kadar ister Ergenekon, ister Balyoz, ister Deniz Feneri, ister 17-25 Aralık olsun yargıya intikal etmiş hiçbir dava hakkında kalem oynatmadım. Bugün de oynatmayacağım ama şu “1930’ların yolsuzlukları kapatması akla geliyor” söylemini de görmezden gelmeyeceğim.

Ben bir olay aktarayım da kararı siz veriniz; bakalım, 1930’larda neler olmuş, yolsuzluklar kapatılmış mı yoksa faili kim ve kimin yakını olursa olsun, sırtını kime dayarsa dayasın üzerine mi gidilmiş?

İhsan Eryavuz, Mühendishaneyi bitirerek topçu subayı oldu. İttihat Terakki’ye girdi. Mütarekeden sonra bin bir güçlükle Anadolu’ya geçti, Kurtuluş Savaşı na katıldı, hizmetleriyle Atatürk’ün güvenini kazandı. 1. 2. ve 3. dönem Cebelibereket (Osmaniye) milletvekili olarak TBMM de bulundu. 1922-23 arasında Ankara İstiklal Mahkemesi Başkanlığı yaptı. 1924 ten 1928 e kadar Fethi Okyar ve İsmet İnönü hükümetlerinde Bahriye Nazırı oldu. Türkiye İş Bankası kuruculuğu ve yönetim kurulu üyeliği de yaptı.

İstiklal Mahkemesi başkanıyken Başvekil İsmet Paşa’nın baskısına rağmen “vatana ihanetten” yargılanan Ahmet Emin Yalman, Hüseyin Cahit Yalçın, Asım Velid, İsmail Müştak, Suphi Nuri ve Necmettin Sadak gibi gazetecileri beraat ettirdi.

İsmet Paşa çok kızdı, onu bakanlıktan almak istedi, Atatürk’ün itirazıyla karşılaştı, alamadı ama hiç unutmadı. Gün geldi, ortaya bir “Yavuz-Havuz” meselesi atıldı. Meşhur Yavuz zırhlısı onarım için havuza alınacaktı. İddialara göre havuz sözleşmesinin tadilinde “yetkisi dışında devlet ve hazine aleyhine madde koymuş” ve devleti zarara uğratmıştı. İsmet Paşa, Meclis kürsünden “iki milyon lira sarf ederek çürük bir havuzu milletin başına yıktığından ve bu işte kendisini kandırdığından” bahsederek Yüce Divan’a gönderilmesini istedi.

İhsan Bey o gece evinden jandarma ve polis tarafından alındı ve tutuklandı. Mahkemesi günlerce devam etti. Mahkeme sürerken Almanya ve İngiltere’den getirtilen teknik heyetler bahriye teknik kuruluyla birlikte havuzun inşaat planlarını inceledi. İzmit’e gidip havuzu gördüler. Havuzun en iyi ve birinci sınıf malzemeyle yapıldığına dair rapor verdiler.

Buna rağmen uzun yargılamanın sonunda İhsan Eryavuz, rüşvetten, yolsuzluktan ve hazineyi zarara uğratmaktan değil ama bir mektup nedeniyle “görevi kötüye kullanmaktan” ceza aldı. Adi mahkumlarla birarada yattı. Siyaset ve silah arkadaşlarının adi suçlular ve katillerden ayrı bir yerde yatırılması için yaptıkları başvurular yanıtsız kaldı. Hayatından endişe eden arkadaşları can güvenliği için cezaevine bir tabanca sokmayı başardı. Karısı Nuriye Hanım iki yıl boyunca hem evdeki iki çocuğuna hem de cezaevindeki kocasına baktı, yaptığı yemekleri cezaevine kendisi taşıdı.

Türk ordusunun topçu zabiti, İttihat Terakki’nin gözü kara mensubu, Milli Mücadelenin yiğit evladı, TBMM’nin üç dönem mebusu ve Bahriye Nazırı İhsan Eryavuz çilesini tamamladıktan sonra Ankara’yı terk edip İstanbul’a taşındı ve hayata gözlerini orada yumdu.

1930’lu, 40’lı yıllar yolsuzluk iddialarının örtbas edildiği değil tam tersine zanlıların kim olurlarsa olsun anında yargı karşısına çıkarıldığı yıllardır.