SONSUZA KADAR ANNESİNİN MAVİ GÖZLÜ PAŞASI
ŞEHİT ASTSUBAY İSTİHKAM TEKNİSYEN KIDEMLİ ÜSTÇAVUŞ İLHAN HAMLI
BİR KARDEŞ
UNUTMADIK UNUTMAYIN UNUTTURMAYIN
18 Nisan 1992 -18 NİSAN 2023
3. BÖLÜM
İnsanın canını acıtan, nefesini kesen o şehit haberini tesadüfen Şehit Astsubay İlhan Hamlı'nın Samsun'daki tek katlı 60 metre karelik bitişiği babasına ait terzihane olan babaevinde ilk izleyen ilk duyan ama inanmakta zorlanan adeta şok olan şehidin tek kardeşi ve ağabeyi Ayhan Hamlı aslında haberin içeriğini açık ve net bir şekilde anlamıştı ama inanmak istememişti. O birkaç dakika ,hep İçinden kendi kendine bu haber yalan veya isimler yanlış olsun diye çok dua etmişti. Pusuya düşürülerek PKK'lı teröristler tarafından taranan aracın kardeşi İlhan Hamlı'ya ait olduğunu plakasından anlamıştı. Haberin yalan ya da yanlış olma imkanı yoktu. Üstelik TRT televizyonundaki haberlerin o yıllarda ciddi anlamda inanılırlığı ve güvenilirliği vardı. TRT'nin yalan yanlış haberlerle işi olmazdı. Aynı haberi bir kez de televizyonun teleteksinden yazılı olarak teyit eden Şehit astsubay ilhan Hamlı'nın ağabeyi Ayhan Hamlı Mutfakta yemek hazırlayan Bedriye Hanıma, hemen evin bitişiğindeki dükkanın da terzilik yapan babası Ahmet beye kardeşinin şehadet haberini nasıl verecekti?
Bir anneye bir babaya bir ağabeyin kardeşim şehit edilmiş, kardeşim öldürülmüş demesi o kadar kolay bir iş değildi. Önce mutfaktaki annesine baktı hiçbir şeyden habersiz akşam yemeği hazırlıyordu. Annesine kardeşim teröristler tarafından şehit edilmiş diyemedi. Annesinden adeta kaçarak bitişikteki dükkana babasının yanına geçti. Babası dükkanı kapatmak için hazırlanıyordu. Ağabey Ayhan Hamlı ne kadar şanssız birisiyim ki hem babama hem anneme bugüne kadar hiç kimseye vermek zorunda kalmadığım çok acı bir haberi vermek zorundayım diyerek yutkundu. Kardeşinin şehadet haberini daha fazla saklayamazdı eninde sonunda acı haber bir şekilde duyulacaktı. Halbuki şehadet haberi şehitlerin memleketlerine haber bültenleriyle ulaşmadan ailelerine yetkililer tarafından bir heyet eşliğinde verilebilseydi çok daha iyi olurdu. O yıllarda ne acıdır ki bazı şeylere devlet kurumları da acemice yakalanmıştı. Devlet kurumlarında şehitlerle ,gazilerle ilgili konularda hemen harekete geçen ailelerin hassasiyetini bilen ve hemen harekete geçen özel birimler yoktu .Herşey insiyatif alan yöneticilerin öngörüsüne göre gelişiyor ya da gelişmiyordu. Yönerge yoksa, yönergede yazmıyorsa resmi vicdan hiçbir şey görmüyor ve duymuyordu. Üstelik terör olayları doksanlı yılların başından itibaren artarak devam ediyordu. Pamuk gediği geçidinde hain bir pusuda yaşanan bu vahşet ,haber bültenlerine düştüğünde 4 genç astsubayın cansız bedenleri keşif mahallinde verilen talimat gereği Iğdır Devlet Hastanesi morguna nakledilmişti. PKK'lı teröristler tarafından şehit edilen astsubaylara ait cenazeler morga getirildiğinde henüz soğumamıştı bile.. Nöbetçi Cumhuriyet Savcısı ve otopsi ekibi Iğdır Devlet Hastanesi morguna gelerek Ölü Muayene Otopsi Zaptını hazırlayarak birlikte imzaladılar. Zaptın son paragrafına düştükleri not aynen şöyle idi." Cesetler üzerinde yapılacak başka işlem kalmadığından defin nakillerine ruhsat verildi; tanzim edilen iş bu tutanak birlikte imza altına alındı.18.04.1992 günü saat başlangıç itibarıyla 19.00,bitiş itibarı ile 22.00 dir ." Başta Cumhuriyet Savcısının olmak üzere Otopsi zaptında şoför dahil 7 kişinin imzası yer aldı. Otopsi raporu tamamlandığında şehitlerin bedenleri, buz gibi morgda gecenin ayazında çoktan soğumuştu. Tüm bunlar yaşanırken şehitlerin babaevlerinde tarifsiz bir acı yaşanıyordu sadece şehitlerin babaevinde değil Kars Ortakapı Mahallesi Gül Sokaktaki Şehit astsubay İlhan Hamlı'nın kirada oturduğu evde de 6 yaşındaki kızının anlam veremediği bir koşuşturma yaşanıyordu. Şehit acısı o kadar çok büyüktü ki düştüğü yere bir türlü sığmıyordu.
Şehadet haberinin yeni duyulduğu ilk gece şehit evlerinde sabit telefonlarda yaşanan trafik baş döndürüyordu. Ne çok duyulmuştu, ne çok arayan soran vardı. Herkesin tek dileği haberin yalan çıkmasıydı .Ne yazık ki haber doğruydu. Şimdiki gibi o yıllarda yaygın cep telefonu ağı olmadığı için acı acı çalan sabit telefonlar maalesef bütün gece acı haber mesaisindeydi .Acı haber mesaisi o gece şehit astsubayların görev yaptığı Kars 14 Mekanize Tugay Komutanlığında olağanüstü hareketlilik içerisinde yapıldı .Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu 4 kahraman astsubayın şehit edilmesi basit bir olay değildi. Herkes şaşkın ,herkes şoktaydı. Acı haberin ulaştığı her yerde acımasız bir çaresizlik kuşatması yaşanıyordu. Her kes terör örgütü mensuplarını yakalayıp hesap sormak istiyordu. Ama bu nasıl olacaktı ? Güpe gündüz yol kesip 4 sivil ve silahsız genç astsubayı vahşice şehit eden PKK'lı terörist grup bu yaptıklarının hesabını elbette vermeliydi. Şehitlerimizin cenazeleri defnedilmeden kanları yerde bırakılmamalıydı. Sadece Pamuk Geçidi şehitlerimizin değil bütün şehitlerimizin katillerinden şehitlerin defni yapılmadan hesabının sorulması kadar anlamlı bir şey olamazdı. Bunu her zaman başarmak kolay olmuyor. Şehitlerimizin cenazeleri Iğdır Devlet Hastanesi morgunda beklerken, teröristlerin aramızda dolaşıyor olması elbette canımızı acıtıyordu. Şehitlerin acı haberini alan aileler öylesine çaresiz ,öylesine yalnızdı ki o yıllarda hiç kimse ailelerin farkında bile değildi. Şehit aileleri ateşin düştüğü yerde kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalıyordu. Resmi kurumlar yeteri kadar hazırlıklı değildi. Bu işleri yaşayarak öğreniyor ,ona göre hareket ediyorlardı.
(Devamı yarın)