Bizim babalarımız, bizim annelerimiz, ölenler nurlar içinde yatsınlar, yaşayanlara Allah'ım hayırlı ömürler ihsan eylesin, muhteşem insanlardı.
Onlar, hak ettiklerini yaşamadılar. Çalıştılar, uğraştılar, kazandılar, dişlerinden tırnaklarından artırdılar, 'ak akça kara gün için' dediler, alın teriyle helalinden kazandıkları akçaları 'damlaya damlaya göl olur' düşüncesiyle biriktirdiler. Kara gün için değil evlatları için, onların aydınlık geleceği, onların ak günleri için biriktirdiler. Evlatlarını müreffeh yaşatmak için kendileri kıt kanaat yaşadılar.
Kadınlarımız, analarımız, bacılarımız, anneannelerimiz ve de babaannelerimiz, başları ak yemenili büyüklerimiz… Bizim çocukluğumuzda hemen her sülalede bir Yemen, bir Çanakkale, bir Sarıkamış şehidi vardı, bir taraftan yası tutulur bir taraftan da gururu taşınırdı vatan sevdası dolu göğüslerde. Kimisi kocasına, kimisi kınalı kuzusuna ağlar ama hepsi torununa kol kanat gererdi. Yemezler yedirirler, içmezler içirirler ve umutla büyütürlerdi ailenin geleceğine, dolaylı olarak da ülkenin geleceğine umut bağladıkları torunlarını.
Bizim kadınlarımızın, analarımız, bacılarımız, anneannelerimiz ve babaannelerimizin kolundaki bilezik ya da boynundaki altın, süs değildi, evlatların geleceği için üzerlerinde taşıdıkları bir garanti unsuruydu. Söz konusu çocuk olunca, söz konusu çocuğunu okutmak, ekmek sahibi yapmak olunca, köyünden dışarıya hiç çıkmamış o kadınlar kasabalardan metropollere taşınmaktan hiç çekinmediler ve altınlarını gözlerini kırpmadan bozdurdular. Çünkü söz konusu olan evlattı.
Ne yazık ki biz onlara layık olamadık. Hak etmediğimiz bir saltanatı sürmek uğruna, onlardan kalanları satıp savdık, yetinmedik bir de evlatlarımızın geleceğini tükettik. Bizden evvelkiler hak ettikleri gibi yaşamamışlardı, bizler hak etmediğimiz bir lüks içinde yaşadık. Onlar mal mülk bırakmışlardı, bizler borç harç bırakacağız ne yazık ki.
Ah şu lüks tutkusu, ah şu görmemişlik ya da sonradan görmüşlük… Gösteriş budalalığı… Hesap kitap bilmezlik… Bunun partisi pırtısı olmaz, bunun sağı solu olmaz; bu bir milli derttir, bir an önce aklımızı başımıza devşirmemiz, derlenip toparlanmamız gerek. Yoksa akıbeti hayırlı olmaz…