Ne güzeldir dost elinden esen yeller. Nasıl ferahlatır insanı, nasıl söndürür cehennem ateşine eş yangınları? Ve nasıl sevdalar, nasıl büyük tutkular tomurcuklanır onun kardeş bahçelerden taşıyıp getirdiği tohumlarla. Yüzyıl değil bin yıl geçse de, soğukların en dondurucusu hüküm sürse de o tohumlar karın altında güneşin doğacağı, toprağın derinlerinde bir kavi bileğin çapayı kavrayacağı günü hiç kurumadan ve hayatiyetinden bir şey kaybetmeden bekler. Derinlerdeki tohum bir gün genç bir fidan olarak yeryüzüne çıkar, büyük çınar olur ve hiç ölmez. Kökü derinlerde olanlar ölmezler.
Tam yüz yıl üç gün önce böyle bir el uzandı Anadolu'dan Azerbaycan'a. Bir kavi el, bir dost eli, ne dostu düpedüz öz kardeş eliydi uzanan ve o güzelim vatanın semalarını kaplayan zulmet bulutlarını dağıtıp attı. Yüz yıl üç gün önce Kafkas İslam Ordusu Bakü'ye girdi.
Adına ister marş deyin ister türkü, ne güzeldir o sözler ve o beste. O kutlu günü ondan daha güzel anlatan ve daha anlamlı bir söz ve beste var mıdır acaba? Ben bilmiyorum, bilen varsa lütfen söylesin. Gençliğim o marşı hançeremin bütün kuvvetiyle haykırarak geçti. Hala mırıldanır, duygulanır ve zaman zaman da ağlarım.
Bakü'ye giren ordu fiilen Osmanlı ordusu ama adı Kafkas İslam Ordusu. Kuran, kurduran Enver Paşa, komutanı kardeşi Nuri Paşa, Ordular Grup Komutanı amcası Halil Paşa. Bakmayın siz rütbelerinin paşa oluşuna, daha hayatlarının baharında insanlar. Nuri Paşa henüz 26, Enver ve Halil Paşalar ise 38 yaşlarındalar. Onlar savaşın, onlar zor şartların komutanları, mücadeleleri ve hayatları gibi terfileri de normal zamanın ölçülerine uymaz.
Anadolu Türklüğü dört yıldan beri dört cephede birden asrın en güçlü ordularıyla vuruşmaktadır. Ama Azerbaycan Türklüğü de Ermeni çetelerinin vahşetine karşılık Osmanlıdan yardım istemektedir. Enver Paşa -iki elimiz kanda da olsa- yardıma koşma emri verecektir, çünkü kardeşlerin bağrı kanamaktadır.
Kafkas İslam Ordusu 12 Şubat 1918'de ileri harekete geçer, bir taraftan Ruslar, İngilizler ve Ermeniler, diğer taraftan da dost ve müttefikimiz(!) Almanlarla vuruşarak 15 Eylül'de Bakü'ye girer. Kardeş Azerbaycan Türklüğü 'dost elinden esen yellerle serinlemekte ve Türk'ün şanlı bayrağını' selamlamaktadır.
Komutanlar, subaylar ve askerler Osmanlı ordusuna mensuptur ama Azerbaycan'a giden, Bakü'ye giren ordunun adı Kafkas İslam Ordusu'dur. Sebepsiz değildir bu adın seçilişi. Bir taraftan Brest-Litovsk ve Batum antlaşmaları bize daha ileriye gitme imkanı vermemekte, diğer taraftan da müttefikimiz(!) Almanya bizim Azerbaycan'a girmemizi istememektedir. Onların derdi Bakü petrolleridir. Ruslarla anlaşmışlardır, Almanlar bizim ilerlememizi engelleyecekler, Ruslar da buna karşılık Bakü petrollerinin dörtte birini Almanlara vereceklerdir. Bu adın seçilişinde ordunun hedefleri kadar Almanları şaşırtma amacı da etkilidir. Ordunun Azerbaycan ve Kafkas gönüllülerinden oluştuğu intibaını vermektir amaç.
Sadece Azerbaycan'la sınırlı değildir hedefler ve orduya verilen talimat, 'Kafkasya, Dağıstan, Türkistan, Afganistan ve bütün Rusya'daki İslamlara muhtaç oldukları yardımın sağlanmasıdır.' Kafkas İslam Ordusu Azerbaycan'dan sonra Kafkaslara geçer, orada da girdiği muharebeleri kazanır ama ne yazık ki Osmanlı İmparatorluğu yenilmiş ve Mondros'u imzalamıştır. Muzaffer ordu kanla kazandığı toprakları mensuplarının ve yöre halkının gözyaşlarıyla terk edecektir.
Türkiye Barolar Birliği'nin yüzüncü yıl kutlama mesajındaki iki cümleyi buraya hem dünün özeti hem de yarının kararlılık vurgusu olarak alıntılayacağım: 'Nuri Paşa Komutasındaki Kafkas İslam Ordusu, Azerbaycan Halkına etnik temizlik uygulayan, Bakü'yü işgal altında bulunduran Ermeni çetelerine karşı Anadolu'dan uzanan dost elidir. Bütün dünya bilmelidir ki, o dost eli, o kardeş eli Azerbaycan'ın ihtiyaç duyduğu her an uzatılmak için yine hazırdır.'
Meraklısına not: Kafkas Ordusundan 15. Fırka Samsun'a, 5. Fırka da Amasya'ya konuşlanacak ve Milli Mücadelede ciddi hizmetler verecektir.