Bugünü de bitirdik dedi dost. Apansız hükme şaşkın bir soruyla yanıtladım: Biten ne, gün mü, ömür mü?
Sahi biten ne, kim kimi bitiriyor; biz mi günü, gün mü bizi bitiriyor. Bitirdik sandığımız gün bizden milyonlarca yıl önce de vardı, bugün de var. Yarın da var olmaya devam edecek. Ama biz ne dün vardık ne de yarın var olacağız. Kendimizden ve ömrümüzden başka bir şeyi tükettiğimiz yok, tükenen biziz.
Halk irfanı bunu bir Erzurum türküsüne şöyle seslendiriyor: Şu dağlar kömürdendir/ Geçen gün ömürdendir/ Feleğin bir kuşu var/ Tırnağı demirdendir… Geçen ya da giden, kelime çok farklı değil, sonuçta biten, tükenen gün değil ömür.
Aşık Veysel İki kapılı bir handayım/ Gidiyorum gündüz gece derken işin hem başını hem de sonunu seriyor gözler önüne.
Ne yolculuğa çıkmamak elimizde ne de mukadder sondan kaçmak. Bunun için çabalamak da boş. Doğrusu sonucu tevekkülle karşılamak ve gelmekle gitmek arasındaki yolculuğu selametle tamamlamak.
Yahya Kemal Beyatlı kaderin farkındadır; Ölmek kaderde var bize ürküntü vermiyor/ Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor diye yakınır. Bir başka şiirinde Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi/ Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi der. Öyle de olsa, böyle de olsa ölüm yolculuğu mukadderdir. Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç/ Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç dizeleri de onundur ve pek meşhurdur. Ya şiir olarak okumuş, dinlemişizdir ya da Münir Nurettin Selçukun eşsiz bestesine eşlik etmişizdir.
Bir eşsiz şiiriyle noktalayacağım bu yazıyı. Ve gençler için tercüme etmeye de kalkışmayacağım. O şiirin ahengini bozmaya hakkım olmadığını düşünüyorum. Anlamını merak edenler lügatlere bakabilirler.
İşte o şiir: Ömrün şu biten neş vesi tam olsun erenler/ Son meclisi câm üstünde câm olsun erenler/ Şükranla vedâ ettiğimiz câm-ı fenaya/ Son pendimiz ahlâfa devam olsun erenler/Caizse harâbât-ı ilahide de her dem/ Yârân yine rindam-ı kirâm olsun erenler/ Tekrar mülaki oluruz bezm-i ezelde/ Evvel giden ihvâna selâm olsun erenler.
Allahın rahmeti evvel giden ihvanlar üzerine olsun.