n
n
n Hakan Şükür’ü bir türlü sevemedim. Bana hiç samimi gelmedi, hiç güven vermedi. Milletvekili olmasını da yadırgamıştım. Neyin karşılığıydı o kutsal makam, bir türlü anlayamadım. Bilgi ve emekle alınmamış atıfetle verilmişti. Yanlıştı ama tek örnek değildi. Onun gibi daha niceleri gelip geçmişti o gazi meclisin şimdilerde ceylan derisiyle kaplı koltuklarından. Bir de Hakan Şükür otursa ne fark ederdi!
n
n
n
n Hoş; o da yerini ve haddini bildiğinden olsa gerek, çok fazla oturmadı o koltuklarda. Milletvekilliğinden daha çok para kazandığı televizyon stüdyolarının koltuklarını tercih etti. Ara sıra da Meclis’e gitti. Gittiği zamanda işaret üzere parmak kaldırmakla sınırlıydı yaptığı iş. Ne kürsüye çıktı, ne önerge verdi. Zaten “Ben bilmem büyüklerim bilir” dememiş miydi?
n
n
n
n Konumuz Hakan Şükür’ü eleştirmek değil. Hakan adı üzerinden yapılan siyaset istismarcılığı ve sonunda sergilenen zavallılık. Hakan Şükür siyasete kendi girmedi, büyükleri çağırdılar. Aklına ve bilgisine değil adına ihtiyaç vardı. Mebus yaptılar, televizyonların kapılarını ardına kadar açtılar. Bu arada AK Partili bazı belediyeler yaptırdıkları statlara Hakan Şükür adını verdiler. Sonunda büyükleri arasına kara kedi girdi ve o siyasi lideri yerine manevi liderinin tarafını seçti, partisinden istifa etti. İstifasıyla birlikte kendi partisinden giderken adı da statlardan gitti.
n
n
n
n Hakan Şükür adı etrafından gelişen olaylar bir ahlaki zaafımızın göstergesidir. O semtlerle ve o statlarla hiçbir bağı olmayan birisinin adının sırf siyasi kimliğinden dolayı o statlara verilmesi yanlıştır. Ama o siyasi bağ kopar kopmaz kaldırılması da en az onun kadar yanlıştır. Hatta bir anlamda kent hafızasına ihanettir. Ne kolay verilmeli isimler ne de öyle ucuz tarafından kaldırılmalı.
n
n
n
n 1980 darbesi sonra hemen her yerde bir Kenan Evren tabelası asanların 12 Eylül Referandumundan sonra o tabelaları alelacele kaldırmalarıyla Hakan Şükür tabelasının asılması ve ardından kaldırılması aynıdır. Sokaklar, caddeler, meydanlar, sosyal, sportif ve kültürel yapılar toplumun ortak malıdır. Oralara isim verirken günlük siyasetten ve istismardan uzak kalmak zorundayız. Hak edenin adını vermek ve sonuna kadar da korumaktır kentliye düşen görev ve de adamlık.
n