Büyük Şair Arif Nihat Asya merhum Fetih Marşına 'Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek/Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek/Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek/Yürü hala ne diye oyunda oynaştasın/Fatihin İstanbul'u fethettiği yaştasın' dizeleriyle başlar. 'Bırak bozuk saatler yalan yanlış işlesin/Çelebiler çekilip haremde kışlasın/Yürü aslanım fetih hazırlığı başlasın/ Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın/Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın' diye bitirir.
Ah o oyun ve oynaş! Ah o kendi kendimizle savaş! Dün fethe engeldi bugün birliğimizi ve dirliğimize korumanın önündeki en büyük engel! Halbuki, o malum ve maruf tabirle 'birlik ve beraberliğe ' her zamandan daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir zamandayız.
İki haber vardı dün gazetelerde. Birisi bir basın toplantısının haberi. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zahorova Suriye'nin kuzeydoğusundaki yeni yapılanma ile ilgili açıklamalar yapıyor. 'Suriye'nin doğusundaki durumun Rusya için endişe verici olmaya devam ettiğini' söyleyen Zahorova açıklamalarına şöyle devam ediyor: 'Zira burada Amerikalılar Kürtlerden oluşan müttefiklerine yaslanarak burada, Suriye Hükümeti'nin meşru güçlerinin yerine geçecek devlet benzeri yapılar oluşturmaya çalışıyor.'
Ne hazin, Rusya'nın endişelendiği yer hemen bizim güneyimiz. Oradaki çıbanın irini bizim topraklara akar. Rusya endişeleniyor ama toplum olarak biz -çok çok küçük bir azınlığın dışında- hiç umursamıyoruz. Arif Nihat Asya'nın tabiriyle hala oyunda oynaştayız ve hala kendimizle uğraştayız.
Öbür haber de yabancı ajanslardan derleme. Suudi Arabistan, şu bizim sözde dostumuz, şu kendi muhalifini bizim toprağımızda parçalayıp ülkesine kaçıran ve bizi dünyanın gündemine taşıyan Suudi Arabistan! Suriye'nin kuzeydoğusunda yani şu Rusların endişelendiği bizim burnumuzun dibindeki bölge. Amerika'nın PKK ve onun uzantısı YPG güçlerine dayanarak 'devlet benzeri yapılar oluşturmak' istediği Fırat'ın doğusu. Suudiler sözde 'istikrar sağlanması' için buraya 100 milyon dolar gönderiyormuş ya da göndermiş. Dostun böylesi zor bulunsa gerek. Allah böyle dostu düşman başına versin.
Sağı solu, şusu busu bir olmuş başımıza çorap örüyor ve biz hala birbirimize bağırıyor, çağıyor, yumruk atıyoruz, neredeyse boğazına dalacak, kasına kurşun sıkacağız, o haldeyiz. Ya aklımızı bir an önce başımıza alır, kendi kendimizle, birbirimizle bu anlamsız kavgayı bırakır, vatanın bölünmez bütünlüğü, büyük Türk milletinin birliği ve beraberliği için kenetleniriz ya da yarın -Allah korusun- ağlamak için bile çok geç kalmış olabiliriz.