Her seçim sonrası yazdığım o klasik cümleyi bu seçim sonrası da yazacağım: Yorum yapmak için henüz çok erken, elde yeterli veri yok. Ve kafalar sükunetle düşünmeye hazır değil, duygular aklın önündeki en önemli engel. Kazananlar coşkunun, kaybedenler hiddetin ve isyanın etkisinde. Sanırım önümüzdeki hafta başından itibaren hem duygular yerini akla bırakır hem de yeterli veriler derlenir ve çok daha sağlıklı yorumlar yapılabilir.

Veriler ne kadar az ve dolayısıyla etraflı ve sağlıklı bir yorum için zaman ne kadar erken olursa olsun bazı konuları konuşmanın da yazmanın da zamanı. Bu sonuçlar tüm partilerde bir iç tartışmayı getirecektir, bu kesin. Bu iç tartışma kazanan AK Parti’de kaybeden ötekiler gibi lidere dönük olmasa da liderden sonraki kadroların oluşması açısından oldukça yoğun geçecektir. Bu tartışma liderin karizmatik gücü, gücünü kullanmaktaki kararlılığı sebebiyle diğerleri kadar açığa çıkmayabilir ama mutlaka sert olacaktır. Çünkü iktidar partisinin kadrolarındaki beklentiler, daima muhalefettekilerden çok daha fazladır ve onun için oradaki tartışmalar daha büyüktür.

MHP ve CHP’deki tartışmaların liderin çevresiyle sınırlı kalması ve liderlere ulaşmaması düşünülemez. Her ikisinde de eleştiriler doğrudan genel başkanı hedef alacaktır. Çünkü kadroların oluşması genel başkanların tercihlerine göredir. Listeyi genel başkan yapar delegeler oy verir. Gerçi bu iktidar partisi için de böyledir ama kazanan lidere itiraz etmek hem yürek ister hem de -belki de sırf bu yüzden- bizim geleneğimizde yoktur.

MHP’de henüz değil ama CHP’de eleştiriler şimdiden başladı bile. Medyada yapılacak kısa bir gezinti bunu ortaya kor. Burada kalmayacaktır, genişleyecektir, MHP’ye de sıçrayacaktır. Batı demokrasilerinde, 15 yıl partisini muhalefete mahkum etmiş bir genel başkan yoktur. Oralarda bırakın muhalefette kalmayı partisini iktidara taşımış ve üst üste üç seçimi kazanmış popüler liderler bile en geç 15 yılda siyasete veda etmektedir.

Eleştirmek iktidara gelmek için yetmez, yeni bir söylem, yeni bir iman ve yeni bir heyecan gerektir. Hem kendi kadroları duyacak bu iman ve heyecanı hem de halka aktarabilecekler. 2015 seçimi MHP ve CHP için son şanstır. Ya o seçimde yeni bir söylemle ve yeni kadrolarla halka yeni bir umut ve heyecan vererek yollarına devam ederler ya da tarihin derinliklerine doğru yeni bir yolculuğa mahkum olurlar. Birisi devleti kurmakla öbürü kadro hareketi olmakla övünen iki partinin iktidarın yıpranmasını beklemekten başka yapacağı şeyler de olmalıdır. Geçmişte Alparslan Türkeş de Bülent Ecevit de bunu yapmıştır.