n
n n Eğer bir insan Başbakan Erdoğan’ın sık kullandığı ifadeyle “gözü var görmüyor, kulağı var duymuyor ve kalbi var hissetmiyorsa” siz kapısında sabah akşam davul çalsanız, evini ateşe verseniz duymaz, görmez, hissetmez. Hatta bırakın davulu, PKK’nın yaptığı gibi tankla topla ateş etseniz, bırakın evini yakmayı mahallesini ve hatta ve hatta ülkesini yaksanız bile o yanmaz, o uykudan uyanmaz.
n n
n n Dün Yunanlı İzmir’e çıktığında “benim vatanım aha şu tarladır” diyen Kavaklı köylü mazurdur. O, vatan sınırları tarlasına çekiline kadar yapacağını fazlasıyla yapmıştır. Bir kardeşini Çanakkale’de, bir kardeşini çölde bırakmış ve gazilik beratıyla köyüne dönmüştür. Orada ona muhtaç ikisi dul üç kadın ve çoğu yetim on bir çocuk vardır. Onları ve toprağını kanlı katil ve altı yüz yıl ekmeğiyle büyüdüğü Türke düşman ve hain Ermeni ve Rum çetelerinden koruyacaktır. “Vatanım” dediği o toprağı korumakla kalmayacak, ekecek, biçecek ve on dört horantayı besleyecektir.
n n
n n Üstelik o günün Türkiye’sinde İzmir Samsun’a çok hem de pek çok uzaktır. Gurbettir, ne giden gelir ne de haber ulaşır. Gazi Paşa’ya rastlamasa belki de yılarca haberi olmayacaktır Yunan’ın ne haltlar ettiğinden. Ve de işbirlikçilerin aşağılık ihanetlerinden. Şimdi öyle mi; İzmir komşu kapısı, görmek istersen akşam git sabah gel, sabah git akşam dön. Sadece İzmir mi, dünya komşu kapısı. Olanı biteni öğrenmek için gitmene de gerek yok. Gazete okuru, internet kullanıcısı olman da şart değil. Televizyon var ya televizyon, hani şu benim sevgili milletimin gününün ortalama dört saat kadarını karşısında geçirerek “tembel kutusu karşısında zaman öldürmede Avrupa birinciliğini” kazandığı televizyonlar var ya, o bile yeter. Eğer zırcahil kadınların mahalle kavgalarını ve biri diğerinin kopyası kimin eli kimin cebinde ahlaksızlık dizilerini seyretmekten bir an başını kaldırıp haberlere bir göz atabilirsen, göz atmasan bile bir iki dakika kulak verebilirsen görür, duyar ve anlarsın vatan sathında neler olduğunu, neler tezgahlandığını. Ve ihanet yılanının gafletin koynunda nasıl da palazlandığını ve evlatlarını soymaya nasıl hazırlandığını! “Beni sokmayan yılan bir yaşasın” söylemi; basiretin değil korkaklığın ve komşuya ihanetin ifadesidir. Yılandır bu sokar, komşuda sokacak kimse kalmayınca senin evine girer. Artık kimi bulursa, oğlunu, kızını, karını, kocanı ya da seni; zurnada peşrev olmaz ve de kurşun adres sormazmış. Bilesin ki yılan da kurban ayırmaz.
n n
n n Sen yıllardır profesyonelleşeceğim deyip durduğun orduna uzman adayı bulmazken ve hatta acıdır sen subay mekteplerine asıl listeden öğrenci almakta sıkıntı çekerken; ihanet şebekesi profesyonelleşiyor. Karayılan açıkladı, PKK profesyonel gerillaya geçiyor. Adamların artık tankı, zırhlı araçları, topu var. Adamlar, bizim iki ayda gidecek diye herkesten önce yumruk atmaya kalktığımız Esad var ya, işte o Esad’ın ordusundan ele geçirilen tanklar, zırhlı araçlar ve sahra toplarıyla Ceylanpınarı’nın karşısında geçit töreni yapıyor. Ben demiştim ukalalığı değildir ama bir bu sütunlarda “yarın Peşmergenin kaleşnikoflu asilerinin yerine düzenli ordularıyla vuruşacağız” diye yazarken “profesyonel gerillayla!” vuruşacağımız aklımıza gelmemişti. “Burası Ortadoğu akla gelmeyen başa gelir” sözü ne kadar da doğruymuş.
n n
n n Kürtçülerin yıllardır gerçekleştirmeye çalıştıkları “Kürt Kongresi” ya bu ayın sonlarında ya da eylülün ilk yarısında Erbil’de toplanacak. Düzenleyicilerin ifadesine göre bu toplantıya dört ülkeden delegelerin yanında Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve diğer uluslararası kuruluşlardan gözlemciler katılacak.
n n
n n Kürt hareketi, içi boş bir çanta ve kerameti kendilerinden menkul bazı akillerin aklıyla çıkılan Habur yolculuğundan bu yana kitleselleşti. Güneydoğu’da artık paralel devlet yapılanması konuşuluyor, konuşulmasından öte tatbikatları yapılıyor. Konuşanlar bizimkiler, onlar konuşmuyorlar uyguluyorlar, bizimkiler de ara sıra, o da gazeteciler sorarsa şayet, zevahiri kurtarma anlamında “kabul edilemez” demekten başka bir şey yapmıyorlar.
n n
n n Eğer akıllar siyasete ipotekli, yürekler korkuya mahkum, gözler gerçeğe kapalı ve kulaklar milli sedaya tıkalı değilse vakit hala geç değil. Mütarekenin o karanlık, o zelil günlerinde merhum Mithat Cemal Kuntay “Ölmez bu vatan farz-ı muhal ölse de hatta/ Çekmez kürenin sırt o tabut-i cesimi” diyordu. Ölmedi bu vatan, bu vatan ölseydi şayet ne tabutlara sığardı ne de dünya o cesim(büyük-cesametli) tabutu taşıyabilirdi. Bu vatanın ölmesi dünyanın çökmesidir. Dünya çökmedikçe biz ölmeyeceğiz. Ama ölmeyeceğiz diye ölüme benzer acıları niye çekelim ki? Duymak, görmek, hissetmek ve gereğini yapmak bu acılara dayanmaktan çok daha kolaydır ve sen sevgili milletim, sen her şeye rağmen bunu başaracak kuvvet ve kudrete sahipsin. O kudret senin damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
n n
n