Ben şahidim, gözlerimle gördüm, kulaklarımla duydum, size de
anlatmasam duramam, çatlarım.
Önce CHP’lilerle MHP’liler geldiler biraraya gözden ırak bir yerde,
kapalı kapılar ardında. Sonra da AKP’li yetkililerle buluştular. Ve
basında hiç dillendirilmeyen bir büyük kucaklaşmayı, yüzde seksen
üçlük geniş katılımlı bir koalisyonu konuştular.
“Çok hırpalandık” dediler “millet olarak kamplara bölündük, ayrıştık.
Bu böyle gitmez. Bir büyük kucaklaşmaya, barışmaya ihtiyacımız var.
Siz seçimden birinci parti çıktınız. Seçim öncesi sizi çok eleştirmiş
olsak da milletin kararı karşısında sizi yok sayamayız. Ekonomimiz her
geçen gün biraz daha kırılgan hale geliyor. Dış politikadaki
yalnızlığımız daha da artıyor, sorunlar daha da büyüyor. Ülkenin belli
bir bölümündeki talihsiz ayrışma, giderek daha da derinleşiyor. Böyle
bir noktada halkın İslamiyet, Türklük ve sosyal adalet konularındaki
tercihlerinin temsilcisi olan ya da öyle kabul edilen biz üç parti biraraya gelmek zorundayız.”
Sonra devam ettiler: “Biz 17-25 Aralık yargılanmalı diyoruz. Sizin
bundan alınmanıza, korkmanıza gerek yok. Kumpas dönemi bitti artık.
Siz söylüyorsunuz bunu. Paralelin polislerini de savcılarını da,
yargıçlarını da tasfiye ettiniz. Artık yargıdan korkacak bir şeyiniz
kalmadı. Lütfen gidiniz, aklanınız ve geliniz hem siz rahatlayınız hem
biz. İnanın yargıda aklanmadığınız sürece ne kadar masum olursanız
olunuz bu suçlamalardan kurutulamazsınız. Hem dürüst adamların
yargıdan korkacak nesi olur ki?
Bir de şu Anayasa sınırları ile çözüm süreci meselesi var. Onun da
sorun olacağını sanmıyoruz ama yine de söyleyelim. Daha iki hafta
geçmedi Anayasa’ya sadık kalacağız diye yemin etmemizin üzerinden.
Sanırım siz de istemezsiniz makamı ve mevkii ne olursa olsun kimsenin
Anayasa dışına çıkmasını.
Çözüm sürecine gelince, onun ölü doğduğunu ve yürümediğini zaten siz
söylüyorsunuz. Ölü çocuğu hayata döndürmek gibi nafile bir çabanın
peşinde koşmaktan vaz geçip milli birlik ve bütünlük çerçevesinde
demokratik ve bireysel hakları birileriyle bir pazarlık olarak değil
milletin ortak anlayışı olarak belirleyerek hayata geçirmek çok daha
doğru olur. Belli bir bölgede devleti yeniden tesis etmemizden en çok
o bölgenin zorbaların tahakkümü altında yaşayan insanları memnun
olacaktır.”
Önce “Bu kadar mı?” diye sordular AKP’liler sonra “Doğru” dediler.
“Doğru, bizim korkumuz yargıdan değil, kumpastandı. Biz bakanlarımızı
falan yargıdan kaçırmadık paralelin kumpasından kaçırdık. Allah’a
şükürler olsun milletimizden aldığı güçle dağıttık o paralel yapıyı.
Yiğitçe gideriz yargıya ve yüz akıyla döneriz inşallah. Biz etiğimiz
yemine sadık insanlarız. Ne kendimiz aşarız anayasa sınırlarını ne de
başkasının aşmasına razı oluruz. Çözüm sürecine gelince biz bir ihanet
projesi olarak değil bir barış, bir birleşme ve kaynaşma projesi
olarak baktık o sürece, hala da öyle bakıyoruz. Bu bakış açısıyla
sizinle anlaşamayacağımız bir taraf olmaz. Hadi paylaşıma geçelim ve
kuralım şu koalisyonu.”
Dün bu yazıyı yazmadan önce “Ben bu sahneleri gördüm, ben bu sözleri
duydum” dediğim arkadaşlarımın kimileri “gece üstün açık kalmış”
dediler yaz mevsiminde yorganın yük olacağını bildikleri halde.
Kimileri de “Sen boş hayallerinle oyalıyorsun bizi” diye sitem
ettiler.
Ben de biliyorum bu bir rüya bile değil hatta bir hayal bile değil,
belki de tam bir zırva. Ama Allah için söyleyin bu zırvanın hayali
bile güzel değil mi?