n

n
n Tartışma kültürümüz yok, varsa da yanlış; tartışmıyoruz, çatışıyoruz ve dolayısıyla da hiçbir sorunu çözemiyoruz. Amacımız, doğruyu bulmak değil; sanki kendi ezberimizi ve kendi yanlışımızı karşımızdakine ne pahasına olursa olsun kabul ettirmek. Ya da en azından karşımızdakinin söylediklerini de -ne kadar doğru olurlarsa olsunlar- kabul etmemek. Bunu geçmişimizle hesaplaşırken de yapıyoruz, geleceğimizi planlarken de yapıyoruz. Bunu ülke genelinde de, kent özelinde de yapıyoruz.
n
n
n
n Çok mu zor bir noktada buluşmak ve bir çözümde uzlaşmak? Söz gelimi, bir ilçeyi perişan eden ve canlara malolan sel faciasından sonra ‘ben de suçluyum, biz de suçluyuz, özür diliyoruz’ demek. Ya da alınacak tedbirleri ortak bir toplantıyla açıklamak ve her kesimin bu tedbirlere katılmasını sağlamak.
n
n
n
n Herkesin gözünün önünde olan ve yapılması aylar, bazen de yıllar süren bir yanlışın faturasını sadece o yanlışı yapana kesmek ne kadar adilanedir. Müdahale etmeyenlerin hiç mi vebali yok o yanlışta? Görüp de görmezden gelenleri, duyup da duymaza yatanları, kısacası ‘susarak suça iştirak edenleri’ hangi haneye yazacağız? Yine söz gelimi, şu Yılanlıdere’nin üzerinin kapatılması sadece kapatana mı fatura edilmeli? Yetkili ya da yetkisiz başka kurumlar yok mu orta yerde? Görmediler mi, duymadılar mı? Görmemeleri, duymamaları mümkün mü? Elbet değil; hepsi de gördü, hepsi de duydu ama herkes sustu, kimse ‘ne oluyor’ diye sormadı, kimse ‘yanlış yapıyorsunuz’ demedi. O zaman susanların şimdi kimi suçlamaya hakkı var?
n
n
n
n Şu İncili Deresi ağzının bir alışveriş merkezine çevrilmesinin arkasında tek bir sorumlu mu var sanıyorsunuz. 1/5000’liğini yapan belediyenin 1/1000’liğini yapan belediyeden ya da 1/1000’liğini yapan belediyenin 1/5000’liği yapan belediyeden farkı ne? İkisi de müşterek ve müteselsil sorumlusu değil midir bu uygulamanın? Suçu hangisinin diğerine atma hakkı var ki?
n
n
n
n Sadece geçmişin yanlışlarını tartışırken yapmıyoruz bu hatayı, geleceği planlarken de aynı hataya düşüyoruz. Atakum Belediyesi ile Gençlik ve Spor Bakanlığı arasındaki kent meydanı ya da kapalı yüzme salonu tartışması, Atakum Belediyesi ile Atakum Kaymakamlığı arasındaki arsa bedeli çekişmesi. Ya da aynı belediye ile aynı bakanlık arasındaki diğer çekişmeler. Ya zaman kaybedilecek ya da ileride düzeltilmesi zor yanlışlar yapılacak. Zaman ve kaynaklar heba edilecek. Yazık değil mi? Taraflar anlaşamıyorsa halka sormak, mini bir referandum yapmak doğru olmaz mı? Hem böylesi ‘katılımcı demokrasi’ söylemine de uygun düşmez mi?
n
n
n
n Ben tartışmanın çatışmadan, uzlaşmanın uzaklaşmadan çok daha doğru ve çok daha kolay olduğunu düşünüyorum. Ve böyle olduğu halde biz niye kolayı bırakıp zoru seçiyoruz, buna da bir türlü akıl erdiremiyorum.
n