HATIRLAYANLAR UNUTMAYANLARDIR
ANNEMİN MAVİ GÖZLÜ BİR PAŞASI VARDI.
ONU HİÇ UNUTMUYORUZ…
Tam 25. yıl önce vatan toprağına 4 kınalı kuzuyu emanet ettik. 4 Astsubay Iğdır Doğubayazıt Devlet Karayolu üzerinde Iğdır kırsalında Pamuk Geçidi mevkiinde 18 Nisan 1992'de uğradıkları hain saldırıda birlikte Hakk'a yürüdü…
Bölücü cellatların kalleşçe saldırdığı, vahşice katlettiği 4 yiğit adam giydikleri şerefli asker üniformasının bedelini canlarıyla ödediler.Her şeye rağmen asla içtikleri yeminden dönmediler. Asla şerefsizlerin safında olmadılar. Türk milletinin kendilerine emanet ettiği hiçbir şeye hainlik yapmadılar.Hatırlayanlar unutmayanlardır 4 yiğit adamın suçları sadece Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu astsubay olmaktı. Kalleşçe pusu kurup adice saldıran bölücü hainler 4 güzel insana güzel ülkemin güzel bir köşesinde çok vahşice kıydılar. O 4 güzel insan, sivil ve silahsızdı. Hainler her zamanki gibi acımasızdı, zaten hainlerden merhamet ve acıma bekleyende yoktu. 4 güzel insan bu kutsal vatan toprağında hakka birlikte yürüdü.
Şimdi ki gibi iletişim bu kadar yaygın ve bol görüntülü değildi, internet ve sosyal medya hiç yoktu ama hiçbir şey gizlenemedi. Bütün Türkiye hain saldırıda 4 kınalı kuzunun şehit düştüğü haberini TRT 1 Televizyonu akşam ana haber bülteni saatinde aldı. 4 kınalı kuzunun kanları daha kurumadan haberleri memleketlerine ulaştı. Şehit acısı en yakınlarının yüreklerine çok şiddetli düştü. Tarifi olmayan büyük bir acıyla alev alev yanan bu masum yürekler çokta fark edilmedi. Aslında Türkiye, bu olaylar karşısında hazırlıksız ve şaşkındı, ülkemizin doğusundaki ve güneydoğusundaki yangın tam anlamıyla batıdan anlaşılamıyordu. O yıllarda bir devlet büyüğümüzün dediği gibi bu olaylar üçbeş kişinin yaptığı kadar küçümsenecek basit olaylar değildi. O yıllarda bu hata maalesef yapıldı. Bunu o tarihte birilerinin anlaması o kadar kolay olmadı.
Vatan toprağına hain saldırılar sonucunda düşen asker sivil her masum insan bedeninde ihanet ve kalleşlik hakimdi. Hain ve kalleş saldırılar da toprağa düşen her kınalı kuzu bu işin ne kadar ciddi olduğunu hepimize gösteriyordu. Bu yüzdende her acı olay güzel ülkemiz için çok acı bir tecrübe oldu. İşte o acı tecrübe, hep yürekleri yaktı. Yanan yüreklerdeki ateş ne hikmetse sadece düştüğü yeri yakmaya devam etti. Oysaki feda edilen canlar bu güzel ülke içindi, bu al bayrak içindi, bu yüce Türk milletinin tüm kutsalları içindi… Bunu ne kadar anlayabildik, ne kadar kavrayabildik bilmiyorum. Bildiğim bir şey var ki empati yapmaya bile yanaşmadık. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın basit mantığına esir düşenler bölücü hainlerin ekmeğine hep yağ sürdü. Ne zaman ki bu bölücü hain terörün ciddi ciddi canımızı acıttığını anladık işte o zaman bu hainler döktükleri kanın hesabını vermeye başladı. Zannetmiyorum ki hiçbir şehidin kanı yerde bırakılmış olsun.
Kahraman şehitlerimizin yiğit ve kahraman silah arkadaşları da içtikleri kutsal yeminin gereğini her zaman yerine getirdiler. Bize anlatılan ,bize söylenen budur. Iğdır sınırları içerisinde Pamuk geçidinde şehit edilen 4 astsubayın katillerinin de aynı yıl içerisinde elebaşıları ile birlikte Erzurum'un Olur İlçesi'nde etkisiz hale getirildiğini söyledi. Aslında bu şu demekti; şehitlerin kanı yerde kalmaz. Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu astsubaylar oldukları için kurşuna dizilen 4 genç astsubaydan birisi de 29 yaşındaki İlhan Astsubaydı. İlhan Astsubay annesinin paşasıdır hem de annesinin mavi gözlü paşasıdır. Annesi onu mavi gözlü paşam diye severdi. Bir evlat için bir annenin verdiği rütbeden daha yüksek bir rütbe olabilir mi? Ya diğerleri onlar farklı mıdır?
Birlikte şehadet şerbeti içip, birlikte hakka teslim olan 4 astsubayımız ayrımsız annelerinin paşasıdır. O yiğit astsubaylar hayatta iken de annelerinin paşasıydı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kayıtlarında onlar astsubay rütbesinde olsalar bile annelerinin kalbindeki gerçek kayıtta hep paşaydılar. Ne acıdır ki hiç kimseye en ufak bir kötülük dahi yapmadıkları halde kötülerin ve bölücü hainlerin hedefi oldular. Temizdiler, masumdular, insandılar, fedakardılar, sevgi doluydular,ötekileştiren değil birleştirendiler, hainlere teslim olan değil direnen oldular, belki de bu yüzden tüm bölücü hainlerin hedefi oldular. Tam 25 yıl önce yani bir çeyrek asır önce bu ülkede bu güzel vatanda 4 genç astsubay hoyratça yaşamdan ve ailelerinden koparıldı. Görenler görmedik, duyanlar hiç duymadık yalanını söyledi. İçimizdeki bölücü hainler, içimizdeki ikiyüzlü yandaşları tarafından böyle saklandı, böyle korundu. Ama hiç kimse Pamuk Geçidi'nde toprağa bereketli bir tohum gibi düşen 4 astsubayın tertemiz kanından can olup şimdi sevgi gülleri açan 4 gül dalının o topraklarda kırmızı gül olup açmasına engel olamadı. Şimdi tam da o hain saldırının yaşandığı o vatan toprağında (Iğdır bölgesi Pamuk Geçidi mevkii) inadına her yıl biraz daha gür açan 4 kırmızı gülün gerçek adı vatandır, bayraktır, bağımsızlık ve barıştır. Zannedilmesin ki, 4 şehit astsubayımızın asil ruhu Pamuk Geçidi'ni terk edecektir. Bütün hainler bilsin ki şehitlerimiz ölmeyecek, vatan toprağından hiç kimse bir çakıl taşı dahi koparamayacaktır. Bedeli şehitlerin temiz kanıyla ödenen bütün kutsal değerlerimiz yeni şehitler verme pahasına sonsuza kadar korunacaktır. Bu fakir ama bereketli topraklarda bölücü hainlerin ve kalleşlerin akıttığı kan elbette sorulacaktır. Bu fakir topraklara bereketli bir tohum gibi kanı dökülen 4 şehit astsubayımızın neden şehit düştüklerini unutursak başımız asla beladan kurtulmaz. Unutmuyoruz, unutturmuyoruz…
Şehit astsubaylarımız İlhan HAMLI,Mustafa KARAÇİMEN,Erkan IĞDIR,Naci YILDIRIM ve bütün şehitlerimiz unutulmasın istiyoruz.
Devam edecek..