Zannedilmesin ki gün geçer ay geçer yıl geçer her şey unutulur. Yüreklerimizde hiç sönmeyen bir şehit acısı bıraktı ki bu can bedenden çıkmayınca Öcalan katilini fani dünyada unutmamız mümkün değil. Kaldı ki gerçek dünyada ilahi adalet mutlaka yakasına yapışacaktır. Yıllardır bu inançla yaşıyor bu inançla dimdik ayakta duruyoruz. Balık hafızalı olanlar şehitlerimizin gerçek katili olan bebek katilini istedikleri kadar unutsunlar ,yine defalarca söz verip ip atmaca oynayanlar istedikleri kadar duygularımızla oynayıp ellerinde adaleti tecelli ettirecek güç varken Öcalan'ın kuş sütü ile beslenmesine sessiz kalanlar unutmasınlar ki iki cihanda yakalarında ve rüyalarında şehitlerimiz olmaya devam edecektir. Biz ilahi adalete her daim inanıyoruz o terazinin şaşmaz bir terazi olduğuna ,hiç kimse onun şirazesini bozamaz, onu da biliyor ve unutmuyoruz.
Körler sağırlar birbirlerini ağırlamaya devam ederken ,kimse ateşin düştüğü yerde şehit acısının yaktığı yürekleri görmezden gelme hakkını kendinde görmesin. Namı diğer Bebek Katili PKK'nın kurucu elebaşı Abdullah Öcalan her ne kadar idam cezası ile Türk yargısıı tarafından idama mahkum edilmiş cezası Yargıtay'da onanmış ise de zamanın hükümetini temsil eden Merhum eski Başbakan Bülent Ecevit ,Başbakan Yardımcıları merhum Mesut YILMAZ ve Devlet BAHÇELİ'nin ortak kararı ile Başbakanlıkta sümen altında bekletildiğini Öcalan'ın İmralı'da yargılandığı Davaya adımı ve şehit yakını kimliğimi adımı altın harflerle müdahil olarak korkusuzca yazdırmış bir isim olduğumu gururla söylemeye devam ediyorum. 31 Mayıs 1999 tarihinde İmralı'da ilk duruşması yapılan bebek katili Öcalan'ın o gün mahkemede Türk Adaletinin ve şehit yakınlarının karşısında korkudan adeta titrediğini saçma sapan özürler dileyerek nasıl yalvardığını kimse görmezden gelmesin. Dünya kamuoyunun yakından takip ettiği yargılama sürecinde Mudanya sahilinde kurulan o uluslararası medya üssünden son teknoloji kullanılarak dakika dakika paylaşılan gelişmeler birilerinin hafızasından silinmiş olabilir. Hukukun yansız, en adil bir şekilde herkese eşit uygulandığını bir yargılama sonucunda yasalarımızda geçerli olan idam cezası ,TCK'nın 125 maddesi kapsamında mahkemenin takdiri ile bebek katili Öcalan'a 29.06.1999 tarihinde oybirliği ile verildi ve yüzüne okundu. Ankara 2 NOlu DGM'nin 1999/21 Es.1999/73 Kr. Sayılı hükmünde bir bölüm var ki hiç unutmamız mümkün değil. "Kurduğu silahlı terör örgütü PKK.yı,aldığı kararlar ve verdiği emir ve talimatlarla sevk ve idare ederek ,devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmağa matuf eylemleri gerçekleştirdiği sabit görüldüğünden ,eylemine uyan TCK.nın 125.maddesine göre ÖLÜM CEZASI ile Cezalandırılmasına ." diye karara bağlanan hüküm keşke hak ettiği şekilde uygulansaydı. Ne yazık ki hükmü uygulamak istemeyen o zaman ki siyasi irade açık ve net bir şekilde bebek katilini sevindirirken biz şehit yakınlarını inanılmaz derecede üzmüştür. Mahkemede tir tir titreyen Öcalan yaşam garantisini aldıktan sonra bir dönem cezaevinde bile rahat durmamış avukatları aracılığı ile terör faaliyetini sürdürmüştür. Bunlar kamuoyunun yakından bildiği gerçekleri balık hafızalı ve siyasi çıkarı olanlar unutmuş olabilir. Ama biz şehit ateşinin düştüğü yerde geçen yıllara rağmen o gür ateşle yanmaya devam eden şehit yakınları bu gerçekle yaşamaya devam ediyoruz. Öcalan'ın asılmaması yönünde ayak direyenler ve kurulan oyuna sessiz kalanlar karşısında o dönemde biz şehit yakınları hiç sessiz kalmadık başkent Ankara dahil olmak üzere bir çok şehirde tepki yürüyüşleri ve eylemleri elbette yaptık .Bu tepki sürecinde herkes yanımızda göründü ama gerçekte kimse yanımızda olmadı. Kan kanla yıkanmaz gibi hamasi söylemlerde bulunup yanımızda olmayanları ilahi adalete bıraktık. İçimizden ve dışımızdan birileri gizli kapaklı kapılar arkasında Öcalan'a verdiği sözü gerçekleştirerek Öcalan'ı idam sandalyesinden geri adı. Oyunu kuran kılıfını yağdan kıl çeker gibi hazırlamıştı. Siyasi oyunlarla hazırlanan yeni düzenlemeler bebek katilini korumuş ama anne karnında şehit edilen ceninleri kundaktaki bebekleri, savunmasız ve silahsız pusu kurularak yolu kesilip katledilen askerleri maalesef koruyamamıştı. Bunları şehit yakını kimliğimle hiç unutmadım ,unutmamda mümkün değil. Bu can bedenden çıkmadığı, bebek katili İmralı'da kuş sütü ile beslenmeye devam edildiği sürece bebek katilinin şehitlerimizin gerçek katili olduğunu hatırlatmaya devam edeceğim.
Bebek katilini kimin idam sandalyesinden geri aldığını biz şehit yakınlarına kimse unutturamaz. Unutanlara hatırlatırım ,haklarında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına idam dosyasının Başbakanlıkta bekletilmesi nedeniyle suç duyurusunda bulunduğum dönemin Başbakanı ve Başbakan Yardımcılarını sütten çıkmış ak kaşık olarak hiçbir zaman görmedim. Hepsi şehitlerimizin vebalini taşıyor. Hakkımız dünde bugünde hiç birine helal değil.