n

n
n BDP’nin “Dersim soykırımının(!) tanınması, özür dilenmesi, mağduriyetlerin giderilmesi ve de bir daha tekrarlanmayacağı güvencesinin verilmesi” talebi her ne kadar yeni olsa da “Dersim katliamı” söylemi hiç de yeni ve sadece siyasi ve etnik Kürtçülere has değildir. Çok daha öncelerden ve Kürtçülükle ilgisi olmayan sorumlu ve sorumsuz kimi siyasetçiler, kimi yazarlar tarafından da değişik vesileler ve amaçlarla bilinçli ve bilinçsizce kullanılmış bir kavramdır. Ama aslı astarı olmayan, hiçbir gerçek bilgiye, sağlam bir belgeye dayanmayan, kulaktan dolma söylentilerin ya da art niyetli çevrelerin sinsi planlarının beslediği yalan yanlış kavramlardır.
n
n
n
n BDP’lilerin “Dersimlileri yok etmek için çıkarıldığını” öne sürdükleri Tunceli Kanunu Dersimliyi feodal ağaların eşkıyalığa mahkum kulları olmaktan çıkararak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin onurlu ve eşit vatandaşları yapmaya yönelik bir kanundur. Topraksız köylüyü topraklandırmaya, Dersim’i yola, okula, suya, asayişe kavuşturmayı amaçlayan bir kanundur. Ağaların ve seyitlerin isyanı da bu düzenin bozulmasınadır. Onlar Osmanlı’dan beri o sarp arazinin korumasında hayatlarını insanları kul görerek ve sağa sola saldırtarak çapulculukla geçirmiş haydutlardır. Osmanlı kayıtları feodallerin şekavetleri, çevre halkının şikayetleri ve Dersim ıslah planlarıyla doludur. İsteyen hem bunları hem Osmanlının Dersim’e yaptığı tedip ve tenkil hareketlerini rahatlıkla bulabilir.
n
n
n
n Seyit Rıza’nın önderliğindeki isyancıların silah bırakmak için öne sürdükleri şartlar da ilginçtir: 1-Yol ve köprü yapmayın. 2-Karakol yapmayın. 3-Okul yapmayın. 4- Silahlarımızı toplamayın. 6- Vergimizi biz bildiğimiz gibi ödeyelim. Hangi devlet bu küstahlığa “eyvallah” der? Şayet derse ona devlet denebilir mi?
n
n
n
n İsyancılara pişmanlık duymaları, silahı bırakıp teslim olmaları için yeterli zaman tanınmıştır. İsyan 21 Mart 1937’de başlamış, müdahale kararı 4 Mayıs 1937’de alınmış, ileri harekete de 12 Mayıs 1937’de geçilmiştir. BDP’lilerin “imha kararı” dediği 4 Mayıs 1937 tarihli Hükümet kararı aynen şöyledir:
n
n
n
n “Son günlerde Tunceli’de vukua gelen hadiselere dair raporlar 4.5.1937 tarihinde Atatürk’ün ve Mareşal’in huzurlarıyla tetkik ve mütalaa edilerek aşağıdaki sonuca varılmıştır.
n
n
n
n “Toplanan kuvvetlerle Nazimiye, Keçigezek(Aşağı bar) Sin, Karaoğlan hattına kadar şedit ve müessir bir taarruz hareketi ile varılacaktır. Bu defa isyan etmiş olan mıntıkalardaki halk toplanıp başka bir yere nakil olunacaktır. Ve bu toplama ameliyesi(işi) de köylere baskın edilerek hem silah toplanacak, hem de bu suretle elde edilenler nakledilecektir. Şimdilik 2.000 kişinin nakli tertibatı hükümetçe ele alınmıştır.”
n
n
n
n Karar budur; kararda ne tüm bölge adı geçmektedir ne de halkın imhasından ya da sürgünden bahsedilmektedir. Söz konusu olan sadece “isyan etmiş mıntıkalar halkının başka yerlere nakledilmesidir” ve bunun için de “şimdilik 2.000 kişinin nakli” yeterli görülmektedir.
n
n
n
n Bu kararın “mülahaza” kısmında da şu ifadeler yer almaktadır: “Sadece taarruz hareketi ile ilerlemekle iktifa ettikçe (yetindikçe) isyan ocakları daimi olarak yerinde bırakılmış olur. Bunun içindir ki, silah kullanmış olanlar ve kullananları yerinde ve sonuna kadar zarar veremeyecek hale getirmek, köyleri kamilen(tamamen) tahrip etmek ve ailelerini uzaklaştırmak lüzumlu görülmüştür.”
n
n
n
n Lütfen dikkat eder misiniz; burada sadece “silah kullananlar ve kullanacak olanların zarar veremeyecek hale getirilmesinden”, onların aileleri için de BDP’lilerin yahut da devlet ve millet düşmanlarının öne sürdüğü gibi bir imhadan değil sadece ve sadece “mıntıkadan uzaklaştırılmalarından” bahsedilmektedir. Söyler misiniz lütfen, bir isyanın bastırılması, düzenin ve devlet otoritesinin sağlanması için alınması gereken ve her devletin her devirde aldığı bu tedbirlerinden bir soykırım çıkarmak; hangi aklın, hangi ahlakın ve hangi vicdanın alacağı bir iştir? Ya da nasıl bir akılsızlık, ahlaksızlık ve vicdansızlıktır? Kaldı ki ölen ya da öldürülen insan sayısı da birkaç binle sınırlıyken.
n
n
n
n Devlet “şiddetle harekete geçme” kararı almıştır ama harekete geçmeden önce asilere son bir şans daha vermiştir. Onu da yarın anlatalım kısmet olursa…
n
n
n